ÖZ
Amaç
Bu çalışma, düzenli spor yapan çocuklarda anksiyete ve depresyon bozukluklarının görülme oranlarının, ekran kullanımının ve uyku düzeninin spor yapmayan çocuklara göre karşılaştırılmasını amaçlamaktadır.
Gereç ve Yöntem
Sekiz ile on dört yaş arasındaki, dışlama kriterleri haricinde herhangi bir psikiyatrik tanıyı karşılayan 40 çocuk ve ergen ile yaşı ve cinsiyeti eş tutulmuş, herhangi bir psikiyatrik tanıyı karşılamayan 40 sağlıklı kontrol çalışma grubu oluşturulmuştur. Her iki gruba, Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Formu-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli Türkçe uyarlaması, sosyodemografik veri formu, Çocukluk Çağı Anksiyete Tarama Ölçeği, Çocuklar için Depresyon Ölçeği uygulanmıştır.
Bulgular
Olgu grubundaki çocuklarda depresyon ve anksiyete bozukluklarını değerlendiren ölçeklerin toplam puanları ile spor yapma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Sıra ortalamaları göz önüne alındığında, spor yapan bireylerin depresyon ve anksiyete ölçek puanlarının, spor yapmayan bireylere göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür. Spor yapma durumu ile ailede spor yapan birey varlığı arasında anlamlı ilişki saptanmıştır. Ailesinde spor yapan biri olan çocukların spor yapma oranlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Spor yapan bireyler ile yapmayan bireyler arasında ekran kullanım süreleri arasında anlamlı farklılık saptanmıştır. Spor yapan bireylerin bir gün içerisindeki ekran kullanma süreleri, spor yapmayan bireylere göre daha düşük bulunmuştur. Spor yapma durumu ile uyku süresi arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır.
Sonuç
Spor yapmanın çocuk ve ergenlerde ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu görülmüştür. Bu nedenle, çocuk ve ergenlerin hem erken yaşta koruyucu ruh sağlığı açısından hem de psikiyatrik tedavinin bir parçası olarak spora yönlendirilmesi önerilmektedir.
Giriş
Spor; bireysel veya takım halinde yapılan, belirli kuralları ve bir hedefi olan organize insan hareketleridir.1 Spor ile çocuklara, cesur davranarak korkularını nasıl yenebilecekleri, risk almanın ne olduğu ve sonunda başarılı olmanın nasıl bir his olduğu öğretilebilmektedir.2 Spor yapılan ortam, çocukların deneyimler kazanabileceği, düşünce ve fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri, farklı duyguları hissedebilecekleri bir alan olarak kullanılabilmektedir.3 Fiziksel aktivite ve spor ile yaşadıkları başarı deneyimleri, çocukların daha olumlu bir benlik algısı oluşturmalarına yardımcı olabilir. Kendi yeteneklerine dair güvenlerinde artış olup, gelecekte daha fazlasını yapabilmek için cesaret kazanabilirler. Fiziksel aktivite, bir yandan çocukların duygusal gelişiminde de destekleyici bir rol oynamaktadır.4 Spor sayesinde akranlarından, ebeveynlerinden, öğretmenlerinden ve toplumdan olumlu geri dönüşler alan çocukların kendilerine olan güvenlerinin oluşması ve artması sağlanabilir. Bununla birlikte gençleri spora teşvik etmek, onların yeteneklerini en üst düzeyde kullanmalarına destek olabilir.5 Yazında sporun ruh sağlığına olumlu etkilerini gösteren birçok çalışma bulunmaktadır.6, 7 Spor ile depresyon belirtilerinin daha az görülmesi, kişinin özgüveninde artış olması ve anksiyete belirtilerinin azalması beklenebilir. Ancak, çalışmaların daha çok erişkin ve ergenlik dönemindeki kişilerle yapıldığı dikkat çekmektedir.8-10
2014 yılında ülkemizde gerçekleştirilen bir araştırmada, 13-18 yaş arası profesyonel futbol oynayan 150 erkek öğrenci ile oynamayan 150 erkek öğrencinin depresyon, anksiyete ve stres düzeyleri karşılaştırılmıştır. Spor yapan gençlerin anlamlı düzeyde depresyon, anksiyete ve stres düzeylerinin düşük olduğu görülmüştür.11 Ortaokula giden 14-16 yaş grubundaki 60 öğrenci, spor yapanlar ve yapmayanlar olarak iki gruba ayrılmıştır. Bu çalışmada, spor yapan bireylerin genel semptomlar ve anksiyete görülme sıklığı açısından anlamlı derecede daha düşük sonuçlar gösterdiği bulunmuştur.12 Canan ve Ataoğlu8 tarafından yapılan bir çalışmada, 18-35 yaş aralığındaki bireyler incelenmiştir. Çalışmaya 69 sporcu ve spor yapmayan 26 kişilik bir kontrol grubu dahil edilmiştir. Araştırmada, anksiyete, depresif bozukluk ve sorun çözme becerisi algısı düzeyleri karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, düzenli spor yapma ile bu parametreler arasında kesitsel bir ilişki olduğunu göstermiştir.8 Bir başka çalışmada ise Şenışık ve Kayış9 yaş ortalaması 16 olan ve spor yapan 42 ergen kız ile benzer yaşlarda, spor yapmayan 35 gönüllü kız arasında depresyon ve kaygı düzeyleri arasındaki farkı araştırmışlardır. Çalışmanın bulgularına göre, düzenli egzersiz yapmanın ergenlerde depresyon ve kaygı seviyelerini azaltabileceği sonucuna varılmıştır. 2023 yılında Brezilya’da liseye devam eden ve rastgele küme örneklemesi kullanılarak seçilen 666 Brezilyalı ergen (14-19 yaş) ile yapılan kesitsel bir çalışmada, erkeklerde takım sporu yapmanın yaygın ruhsal bozukluk belirtilerinin daha az olması, daha düşük ruh sağlığı sorunları ve daha az intihar düşüncesi ile ilişkili olduğu bulunmuştur.10 2024 yılında Mardin ilinde ortaokulda eğitim gören 520 kişi ile yapılan bir çalışmada, spor yapma durumu ile dijital bağımlılık arasındaki ilişki incelenmiş, spor yapan bireylerin spor yapmayanlara göre daha düşük dijital bağımlılık puan ortalamalarına sahip oldukları görülmüştür.13 2021 yılında İstanbul’da 250 spor bilimi öğrencisi ile yapılan bir çalışmada, aktif spor yapan bireyler ve yapmayan bireylerin uyku kalitesi karşılaştırılmıştır. Sonuçlara gore, aktif spor yapan bireylerin uyku kalitesinin daha iyi olduğu ve daha sağlıklı bireyler oldukları bulunmuştur.14 Yazındaki bu bilgiler değerlendirildiğinde, spor yapan çocukların ekran kullanım süresinin daha kısa olacağı, anksiyete ve depresyon bozukluklarının ve belirtilerinin daha az görüleceği ve uyku düzenlerinin daha iyi olacağı öngörülebilir.
Tüm bu bilgiler ışığında, ergenlik ve erişkinlik döneminde sporun ruh sağlığı üzerindeki etkileri sıklıkla incelenmiş olmasına ragmen, bilinen kadarıyla sporun tüm bu değişkenler üzerindeki etkisinin 8-14 yaş arası çocuklarda incelendiği sınırlı sayıda araştırma bulunmaktadır. Bu çalışmada, düzenli spor yapan çocukların anksiyete ve depresyon bozukluklarının görülme oranlarının, ekran kullanım sürelerinin ve uyku düzenlerinin, spor yapmayan çocuklar ile karşılaştırılması hedeflenmiştir. Böylece 8-14 yaş arası çocuklarda sporun ruh sağlığı üzerindeki etkilerini gözlemlemek amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Bu araştırmada güç analizi G*Power 3.1.9.7 yazılımı (Heinrich Heine Üniversitesi, Düsseldorf, Almanya; güç analizi için kullanılmıştır) ile gerçekleştirilmiştir. İki grup arasındaki farkların anlamlı olup olmadığını değerlendirmek amacıyla ki-kare testi uygulanmıştır. Güç analizi için etki büyüklüğü 0,3, alfa seviyesi 0,05 ve hedeflenen güç değeri 0,80 olarak belirlenmiş; bu parametreler doğrultusunda yapılan güç analizi sonucu, her bir grup için 40 katılımcı olmak üzere toplamda 80 katılımcının yeterli örneklem büyüklüğü olarak hesaplandığı sonucuna varılmıştır. Çalışmaya Temmuz-Aralık 2023 tarihleri arasında çocuk ve ergen psikiyatri polikliğinimize başvuran 80 çocuk ve ergen dahil edilmiştir. Her çocuk ve ergene Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Formu (K-SADS) uygulanmıştır. Çalışmaya yapılan K-SADS uygulaması sonucunda herhangi bir tanısı olmayan 40 çocuk ve ergen ile yapılan tarama sonrası dışlama kriterleri haricinde herhangi bir psikiyatrik tanıyı karşılayan 40 çocuk ve ergen alınmıştır. Katılımcıların tümü 8-14 yaş arasında olup okuma ve yazma bilmeleri gerekli tutulmuştur. Otizm spektrum bozukluğu, mental retardasyon, psikotik bozukluk ve bipolar bozukluk tanısı olan, madde kullanımı öyküsü bulunan veya ek nörolojik hastalığı olan katılımcılar çalışmaya dahil edilmemiştir.
Çalışmamız için Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan onay alınmıştır (karar no: 20.478.486/1845, tarih: 17.05.2023). Çocuklardan ve ebeveynlerinden çalışmaya katılmaya onay verdiklerine dair gönüllü onam formu alınmıştır. Çalışmaya gönüllü katılan her çocuk ve ergenin sosyodemografik özelliklerini ve spor yapma alışkanlıklarını belirleyebilmek için katılımcılara sosyodemografik veri formu, anksiyete ve depresyon durumunu belirleyebilmek için Çocukluk Çağı Anksiyete Tarama Ölçeği (ÇATÖ) ve Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ) yüz yüze uygulanmıştır.
Veri Toplama Araçları
Sosyodemografik Veri Formu: Yazın taranarak araştırmacılar tarafından oluşturulan ankette on altı soru bulunmaktadır. Bu sorular ile hastanın yaşı, cinsiyeti, sınıfı, akademik başarı durumu, yaşadığı yer, kardeş sayısı, anne ve babanın eğitim seviyesi, anne ve babanın mesleği, aile gelir grubu, okula nasıl gittiği, spor yapıp yapmadığı; yapıyorsa hangi sporu ne kadar zamandır ve ne sıklıkta yaptığı, ailede spor yapan birinin olup olmadığı; eğer var ise bu kişinin hangi sporu ne kadar zamandır ve ne sıklıkta yaptığı, teknolojik cihaz kullanıp kullanmadığı; kullanıyorsa hangi cihazı, ne amaçla ve ne sıklıkta kullandığı, uyku süresi, uykuya dalma süresi ve gündüz uyuma alışkanlığı araştırılmak istenmiştir.
Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Formu-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSM)-5 Kasım 2016-Türkçe Uyarlaması (K-SADS-PL-DSM-5-T): Altı ile on sekiz yaş aralığında olan çocuk ve ergenlerin DSM-III-R ve DSM-IV tanı ölçütlerine göre geçmişte ve şu andaki psikopatolojilerini saptamak amacıyla, Kaufman ve ark.15 tarafından DSM-5 tanı ölçütlerine göre güncellenen bu yarı yapılandırılmış görüşme çizelgesinin Türkçe uyarlaması ve geçerlilik-güvenilirlik çalışmaları Ünal ve ark.16 tarafından yapılmıştır. K-SADS-PL-DSM-5-T, anne-baba ve çocuğun kendisiyle görüşme yoluyla uygulanır. Çalışmamızda tanı koyma amacıyla kullanılmıştır.
Çocukluk Çağı Anksiyete Tarama Olçeği (ÇATÖ): Birmaher ve ark.17 tarafından geliştirilen bu ölçek, çocukluk çağı kaygı bozukluklarını değerlendirmek amacıyla 6-18 yaş arasındaki çocuklar ve ergenler için kullanılmaktadır. Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği Çakmakçı18 tarafından yapılmıştır. ÇATÖ, toplamda kırk bir maddeden oluşmakta olup 25 ve üzeri puan kaygı bozukluğu için uyarı işareti olarak kabul edilmektedir. Genel ölçek ve alt ölçekler için Cronbach alfa güvenirlik katsayısının 0,74-0,93 arasında değiştiği ve test-tekrar test güvenirlik katsayılarının 0,70-0,90 arasında olduğu bildirilmiştir.17
Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ): Altı ile on dört yaş arası çocuklar için uygulanan bu kendini değerlendirme ölçeği, yirmi yedi maddeden oluşur ve son iki hafta içindeki belirtiler değerlendirilir. Ölçek, 0, 1 veya 2 puan seçenekleri sunar ve maksimum puan 54’tür. Kesim puanı olarak 19 önerilmektedir. Ölçeğin Cronbach alfa katsayısı 0,80 olarak bulunmuştur.19, 20 Ülkemizde geçerlik ve güvenirlik çalışması Oy21 tarafından gerçekleştirilmiş olup, kesim noktası 19 puan olarak belirlenmiştir.
İstatistiksel Analiz
Veri analizi, SPSS for Windows, sürüm 26.0 (IBM Corp., Armonk, NY, USA) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Kategorik değişkenlerin analizinde sayı ve yüzde ile tanımlayıcı istatistikler hesaplanmıştır. Ölçek skorları için ortalama ve standart sapma değerleri belirlenmiştir. Kategorik değişkenlerin karşılaştırılmasında ki-kare testi kullanılmıştır. Ölçek skorlarının gruplar arasındaki karşılaştırmalarında, normal dağılım gösteren veriler için t-testi, normal dağılım göstermeyen veriler için ise Mann-Whitney U testi uygulanmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir.
Bulgular
Çalışmamıza toplam 80 çocuk ve ergen dahil edilmiştir. Yapılan K-SADS uygulaması sonucunda herhangi bir tanısı olmayan 40 çocuk ve ergen (%50,0) kontrol grubunu, yapılan tarama sonrası dışlama kriterleri haricinde herhangi bir psikiyatrik tanıyı karşılayan 40 çocuk ve ergen (%50,0) ise olgu grubunu oluşturmuştur. Katılımcıların yaşları 8 ile 14 arasında değişmekte olup, ortalama yaş 12,1±1,9 olarak hesaplanmıştır. Yaş ve cinsiyet dağılımları Tablo 1’de yer almaktadır. Yaş açısından yapılan karşılaştırmalarda, olgu ve kontrol grupları arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0,05). Katılımcıların %67,5’i kız (n=54) ve %32,5’i erkek (n=26) cinsiyet olarak dağılım göstermektedir. Cinsiyet açısından iki grup arasında anlamlı bir fark gözlemlenmemiştir (p>0,05).
Olgu ve kontrol grubunun sosyodemografik verileri arasındaki karşılaştırmalar Tablo 1’de sunulmuştur. Ders başarı durumu, yaşadıkları yer, anne-babanın eğitim düzeyi, gelir durumu ve okula gidiş şekilleri değerlendirildiğinde, olgu ile kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Olgu ve kontrol grubunun spor yapma durumu ile ailede spor yapan bireylerin varlığı açısından karşılaştırmaları Tablo 2’de verilmiştir. Kontrol grubunda spor yapan kişi sayısı daha fazla olmasına ragmen, olgu grubu ile arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0,05). Ailede spor yapan birey varlığı açısından da olgu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05).
Spor yapma durumu ile ailede spor yapan birey varlığı arasındaki karşılaştırma Tablo 3’te verilmiştir. Veriler incelendiğinde, spor yapma durumu ile ailede spor yapan birey varlığı arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0,05). Ailesinde spor yapan biri bulunan çocukların spor yapma oranlarının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Spor yapma durumu ile okula gitme şeklinin karşılaştırması Tablo 3’te verilmiştir. Veriler incelendiğinde, spor yapma durumu ile okula gitme şekli arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,05). Spor yapan çocukların okula sıklıkla yürüyerek gittiği, yapmayan çocukların ise bir araç vasıtası ile gittiği gözlenmiştir.
ÇDÖ ve ÇATÖ toplam puanlarının gruplar arasındaki karşılaştırması Tablo 4’te sunulmuştur. Olgu ve kontrol grubu arasında test toplam puanlarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Olgu grubunda ÇDÖ puanının en düşük değeri 4, en yüksek değeri 45, medyan değeri 18; ÇATÖ puanının en düşük değeri 4, en yüksek değeri 78, medyan değeri 34 olarak saptanmıştır. Kontrol grubunda ise ÇDÖ puanının en düşük değeri 1, en yüksek değeri 36, medyan değeri 9; ÇATÖ puanının en düşük değeri 6, en yüksek değeri 58, medyan değeri 25,5 olarak saptanmıştır.
Gruplar ayrı ayrı incelendiğinde, her bir grupta ÇDÖ ve ÇATÖ puanlarının spor değişkeni açısından karşılaştırma sonuçları Tablo 5 ve Tablo 6’da gösterilmiştir. Yapılan analize göre, olgu grubunda ÇDÖ ve ÇATÖ toplam puanları ile spor yapma durumu arasında anlamlı bir fark gözlemlenmiştir (p<0,05). Sıra ortalamalarına bakıldığında, spor yapan bireylerin depresyon ve anksiyete ölçek puanlarının, yapmayan bireylere göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür. Bu durum, sporun ruh sağlığına olan olumlu etkileri ile örtüşmektedir. Kontrol grubunda ise ÇDÖ ve ÇATÖ toplam puanları ile spor yapma durumu arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Aksine, sıra ortalamaları incelendiğinde, sağlıklı grupta spor yapan bireylerin anksiyete ve depresyon ölçek puanlarının, spor yapmayan bireylere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Çalışmamızdaki veriler incelendiğinde, tüm katılımcıların ekran kullanımının olduğu görülmüştür. Spor yapma durumu ile ekran kullanım süreleri arasındaki karşılaştırma Tablo 7’de verilmiştir. Veriler incelendiğinde, spor yapan bireyler ile yapmayan bireyler arasında ekran kullanım süreleri açısından anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,05). Spor yapan bireylerin bir gün içerisindeki ekran kullanma süreleri, spor yapmayan bireylere göre daha düşük bulunmuştur. Spor yapma durumu ile ekran kullanımına başlama yaşı arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0,05).
Spor yapma durumu ile uyku süresi ve gündüz uyuma alışkanlığı arasındaki karşılaştırma Tablo 7’de verilmiştir. Spor yapma durumu ile uyku süresi ve gündüz uyuma alışkanlığı karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0,05).
Tartışma
Bu çalışmanın sonuçları, sporun çocukların ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini desteklemektedir. Spor yapan çocukların, spor yapmayanlara kıyasla daha düşük depresyon ve anksiyete seviyelerine sahip olduğu ve ekran kullanım sürelerinin daha kısa olduğu gözlemlenmiştir. Bu bulgular, yazındaki mevcut verilerle büyük ölçüde uyumludur ve sporun çocuk ruh sağlığı üzerindeki faydalarını doğrulamaktadır.7, 8, 22 Çalışmamızda olgu ve kontrol grubu arasında temel sosyodemografik özellikler açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bu durum, çalışmanın gruplar arasında karşılaştırma yapabilmesi için uygun bir zemin sunduğunu ve elde edilen sonuçların sosyodemografik faktörlerden kaynaklanmadığını ifade etmektedir.
Yazında, spor yapan çocukların ailelerinde spor yapan bireylerin bulunmasının, çocukların spor alışkanlıklarını geliştirmelerine destek olduğu bildirilmektedir.23, 24 Timperio ve ark.25 aile fiziksel aktivite ortamının çeşitli yönlerinin çocukların spora katılımıyla pozitif korelasyon gösterdiğini ortaya koymuştur. Özellikle, ebeveynleri aktif olarak sporla ilgilenen çocukların, ebeveyn davranışlarının çocuklar için bir model olabileceği için fiziksel aktivitelere katılma olasılıklarının daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Çalışmamızda da spor yapan bireylerin ailelerinde spor yapan birinin olma oranı istatistiksel olarak literatürle uyumlu şekilde daha yüksek bulunmuştur. Bu bulgu, spor yapma alışkanlıklarının aileden modelleme yoluyla öğrenme ile ilişkili olabileceğini göstermektedir.
Spor yapan çocukların yürüyerek okula gitmeleri, fiziksel aktivite düzeylerinin yüksek olduğunu ve günlük yaşamlarında da bu aktiviteleri sürdürme eğiliminde olduklarını ortaya koymaktadır.26, 27 Castro-Lemus ve ark.28 tarafından yapılan araştırmada, spor yapan ergenlerin yalnızca okula değil, aynı zamanda ders dışı etkinliklere de yürüyerek veya bisikletle gitmeye daha yatkın oldukları saptanmıştır. Araştırmamızda da spor yapan çocukların okula daha sık yürüyerek gittikleri, spor yapmayan çocukların ise daha sık araçla gittikleri gözlenmiştir. Bu bulgu, spor yapan çocukların genel olarak daha aktif bir yaşam tarzına sahip olduklarını, spora katılım ile geliştirilen alışkanlıkların günlük hayatta da davranışlarını etkilediğini göstermektedir.
Yazında, spor ve fiziksel aktivitenin çocukların ruh sağlığına olumlu etkileri konusunda geniş bir görüş birliği bulunmaktadır. Çocukluk döneminde düzenli spor yapmanın, depresyon ve anksiyete belirtilerini azalttığına dair birçok çalışma mevcuttur.9, 29 Şenışık ve Kayış9 düzenli olarak spor yapan ergenlerin depresyon ve kaygı düzeylerinin, spor yapmayan ergenlere göre anlamlı düzeyde daha düşük olduğunu saptamışlardır. Bu çalışmada, spor yapan çocukların ÇDÖ ve ÇATÖ puanlarının anlamlı şekilde daha düşük olduğu bulunmuştur. Bu bulgular, sporun ruh sağlığı üzerindeki koruyucu etkilerini destekleyen literatür ile uyumludur.7, 30
Sporun çocukların ruh sağlığını iyileştirmedeki rolü, yalnızca depresyon ve anksiyete ile sınırlı değildir. Aynı zamanda spor, çocukların benlik saygısını artırabilir ve sosyal becerilerini geliştirebilir.31 Çalışmamızda, spor yapan çocukların ekran kullanım sürelerinin daha kısa olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgu, sporun çocukların teknoloji bağımlılığını azaltabileceği ve dolayısıyla ekran süresini kısıtlayabileceği hipotezini desteklemektedir. Ayrıca, Fişekçioğlu ve Denktaş13 tarafından yapılan bir araştırmada, spor yapan bireylerin spor yapmayanlara göre daha düşük dijital bağımlılık puan ortalamalarına sahip oldukları bilgisi ile de uyuşmaktadır. Benzer şekilde, spor yapmanın ekran süresini azaltmaya yardımcı olabileceğine dair önceki çalışmalar da mevcuttur.23
Spor yapma durumunun çocukların uyku düzenine etkisi ile ilgili bulgularımız yazınla örtüşmemektedir. Cicchella’nın32 çalışması, spora katılan çocukların spor yapmayan akranlarına kıyasla daha iyi uyku kalitesine sahip olma eğiliminde olduğunu ve okul dışında spor yapan çocukların herhangi bir fiziksel aktiviteye katılmayanlara göre daha fazla uyuduklarını vurgulamıştır. Çalışmamızda spor yapmanın uyku süresi veya gündüz uyuma alışkanlığı üzerinde belirgin bir etkisi bulunmamıştır. Bu durum, sporun uyku düzeni üzerindeki etkilerinin çocukların yaş grubuna ve spor türüne göre değişebileceğini düşündürmektedir.33
Ayrıca, çalışmamızda spor yapan çocukların depresyon ve anksiyete puanlarının, spor yapmayan çocuklara göre daha düşük saptandığını belirtmek önemlidir. Bu bulgu, yazında belirtildiği gibi sporun ruh sağlığına olumlu etkilerinin olduğunu destekleyen çalışmalara paraleldir.34 Ancak, spor yapmayan kontrol grubunda anksiyete ve depresyon puanlarının spor yapan gruba kıyasla daha yüksek olması beklenirken, bu çalışmada sağlıklı gruptaki spor yapan çocukların daha yüksek puanlar aldığı görülmüştür. Bu bulgunun, örneklem büyüklüğü ve çalışma deseninin etkisiyle açıklanabileceği düşünülmektedir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Bu çalışmanın bazı önemli kısıtlılıkları bulunmaktadır. İlk olarak, her grupta yalnızca kırk katılımcının yer alması, örneklem büyüklüğünün sınırlı olduğunu göstermektedir dolayısıyla bulgular genellenemez. Ayrıca, kesitsel olan bu çalışma, sporun çocukların ruh sağlığı üzerindeki neden-sonuç ilişkilerini tam olarak belirlemek için yeterli olmayabilir. Uzun dönemli takip çalışmaları, sporun uzun vadeli etkilerini daha iyi değerlendirmeye olanak tanıyabilir. Ek olarak, çocuklar ve ebeveynler tarafından sağlanan veriler, öz-bildirim anketleri ve ölçekleri kullanılarak elde edilmiştir bu da yanıtların öznel olmasına neden olabilir. Çalışmamızdaki katılımcıların okul-ev arası mesafesi bilinmemektedir, bu da spor yapan katılımcıların okula daha çok yürüyerek gittiğini bulmuş olmamıza rağmen, bu sonucun mesafeden mi yoksa sporun yaşam tarzı olarak benimsenmesinden mi kaynaklandığını ayırt edememize sebep olmuştur. Bununla birlikte, sporun uyku düzeni üzerindeki etkilerini daha iyi anlayabilmek için, aynı spor çeşidi ile uğraşan ve benzer yaş grubundan seçilen olgular ile uykunun objektif olarak değerlendirilmesini sağlayabilecek kronotip ölçeği gibi değerlendirme araçları ile yapılan çalışmalar yararlı olacaktır. Son olarak, yapılan sporun türü ve spora ayrılan süre arasında bir ayrım yapılmamıştır. Bu kısıtlılıklar, bulguların daha geniş bir bağlamda değerlendirilmesini ve gelecekteki araştırmalarda bu faktörlerin dikkate alınmasını gerektirmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, bu çalışma, sporun çocukların ruh sağlığı ve ekran kullanımı üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamakta ve sporun çocukların ruhsal gelişimi üzerindeki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Sporun çocuk gelişimi üzerindeki bu olumlu etkileri, aileler, eğitimciler ve toplum için önemli bir rehber olabilir. Çocukların düzenli spor yapmaya teşvik edilmesi, yalnızca fiziksel sağlıklarını değil, aynı zamanda ruhsal sağlıklarını da iyileştirecek bir strateji olarak görülmelidir.


