ÖZ
Amaç
Aileler, çocuklarına daha kolay yemek yedirebilmek veya dikkatlerini dağıtabilmek için yemek zamanlarında televizyon, telefon gibi ekran kullanımını tercih edebilmektedir. Ekran kullanımı, çocukların beslenme alışkanlıklarını ve davranışlarını etkileyebilmekte, duygusal ve davranışsal problemler ile ilişkili olabilmektedir. Amacımız, öğün zamanlarında ekran kullanımı olan 1-3 yaş arası çocukların yeme davranışlarını ve sosyal-duygusal işlevselliğini belirlemek ve ekran kullanımı olmayan çocuklarla karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntem
Bir ile üç yaş arası çocuğu olan annelere çevrimiçi formlar gönderilerek yemek sırasında tablet, telefon ve televizyondan herhangi birini kullanım sıklıkları soruldu. “Sıklıkla” veya “her zaman” olarak cevaplayan annelerin çocukları ekran maruziyeti olan gruba (n=50), bazen veya hiçbir zaman olarak cevaplayan annelerin çocukları kontrol grubuna (n=79) dahil edildi. Katılımcılara ilk bir yıl çocuklarını nasıl algıladıkları soruldu. Sosyodemografik veri formu, Anneler için Kısa Semptom Envanteri, Çocuklar için Kısa 1-3 Yaş Sosyal-Duygusal Değerlendirme Ölçeği ve Bebeklerde Uyumsal Yeme Davranışı Ölçeği uygulandı.
Bulgular
Gruplar, cinsiyet açısından benzerdi. Ekran kullanımı olan çocukların yaşı kontrol grubuna göre daha büyüktü. Anneleri tarafından daha yüksek oranda zor bebek olarak algılandıkları gözlendi. Yeme Davranışı Ölçeği’nde ekran kullanımı olan çocukların “isteksizlik” ve “direnç” puanları daha yüksekti. Çocuklar için Kısa 1-3 Yaş Sosyal-Duygusal Değerlendirme Ölçeği’nde “yeterlilik” puanı anlamlı düzeyde daha düşüktü, “problem” puanı daha yüksek olma eğilimde olmakla birlikte anlamlı değildi. Annelerin psikopatolojik semptomları arasında farklılık yoktu.
Sonuç
Bu çalışma; küçük çocukların beslenme sırasında ekran kullanımı ile beslenme davranışları ve sosyal duygusal gelişimi hakkında yeni veriler sağlamaktadır. Yemek sırasında ekran maruziyeti olan çocukların olumsuz yeme davranışları ve sosyal-duygusal gelişimlerinin yetersiz olduğunu göstermekle birlikte çocuğun zor davranışları da yemek sırasında daha fazla ekran kullanımına yol açmış olabilir. Sonuçların genellenebilir olması ve neden sonuç ilişikisi kurulabilmesi için daha çok katılımcının olduğu, boylamsal çalışmalara ihtiyaç vardır.
Giriş
Günümüzde bilgisayar, televizyon, telefon, tablet gibi teknolojik aletlerin kullanımıyla çocuklar ekran başında daha fazla zaman geçirmektedirler. Bu araçların kullanımı giderek daha küçük yaşlarda başlamaktadır.1 Amerikan Pediatri Akademisi ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 0-1 yaş arası çocukların ekran başında hiç vakit geçirmemelerini, 2-5 yaş arası çocukların ise günde iki saatten fazla (WHO ≤1 saat) ekran başında kalmamaları gerektiğini önermektedir. Ne yazık ki, dünya çapındaki birçok çocuğun önerilen sürelerden daha fazla ekran maruziyeti olduğu görülmektedir.2 Çocuklar bu dönemde hem ebeveyn ve yakın çevresindeki kişilerin hem de oynadığı oyunlar, izlediği çizgi filmler gibi birçok çevresel faktörün etkisi altında kalmaktadır.3 Çocukların yoğun ekran maruziyeti fiziksel, bilişsel, dil, sosyo-duygusal gelişimlerini olumsuz etkileyebilmektedir.4 Birçok çalışmada sedanter yaşam,5 uyku6 ve yeme davranışları;7 genel sağlık ve psikolojik iyilik hali8 ile ilişkilendirilmektedir.
Erken çocukluk dönemi, beslenme alışkanlıklarının oluşmaya başladığı kritik bir dönemdir. Çocukların bu dönemde edindiği yeme davranışları gelecekteki sağlığı için önemli hale gelmektedir.3 Birçok aile, çocuklarına daha kolay yemek yedirebilmek veya dikkatlerini dağıtmak için erken yaşlardan itibaren beslenme zamanlarında tablet, televizyon, telefon gibi çeşitli ekran kullanımını tercih edebilmektedir. Yapılan çalışmalarda 0-2 yaş ve 0-4 yaş arasındaki çocukların 1/3’ünün ekran karşısında beslendiği bildirilmiştir.9 Özellikle düşük kilolu, iştahsız veya yemeği reddeden çocukları beslemek için yardımcı bir araç olarak kullanılabilmektedir.10 Diğer yandan, zorlayıcı davranışları olan ya da öz düzenleme sorunu yaşayan çocukları olan ebeveynlerin özellikle yemek esnasında olmak üzere sorunlarla baş edebilmek için daha sık ekran kullanımı olabilmektedir.11, 12 Literatürde duygusal ve davranışsal sorunları olan çocukların günlük ekran süresinin daha fazla olduğu ve arka planda televizyona daha fazla maruz kaldıkları ve beslenmesi sırasında daha fazla ekran kullanıldığı bildirilmektedir.13 Ancak ekran kullanımı hem çocukların beslenme alışkanlıklarını ve davranışlarını etkileyebilmekte, hem de duygusal ve davranışsal problemler ile ilişkili olabilmektedir.14
Literatürdeki çalışmaların çoğu 2-18 yaş arasında geniş bir yaş aralığını kapsamaktadır. Çok az sayıda çalışma, çocukluğun ilk üç yılında yemek zamanında ekran kullanımını incelemiştir. Özellikle, ekran kullanımı ile yeme davranışları arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı, 1-3 yaş arasındaki çocukların yemek zamanlarında ekran kullanımı ile yeme davranışlarını ve sosyal-duygusal işlevselliklerini belirlemek ve ekran kullanmayan çocuklarla karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntem
Katılımcılar ve Prosedür
Samsun ve Giresun ilindeki 1-3 yaş arası küçük çocuğu olan annelere “kartopu örneklem yöntemi” ile ulaşılarak çevrimiçi formlar gönderildi. Annelere çocuklarının öğünleri sırasında tablet, telefon ve televizyondan herhangi birinin kullanım sıklıkları soruldu. “Sıklıkla” veya “her zaman” olarak cevap veren annelerin çocukları yemek sırasında ekran maruziyeti olan gruba (n=50), bazen veya hiçbir zaman olarak cevap veren annelerin çocukları kontrol grubuna (n=79) dahil edildi. Katılımcılara sosyodemografik veri formu, annelerin psikopatolojik semptomlarını değerlendirmek için Kısa Semptom Envanteri (KSE), çocukların sosyal ve duygusal işlevselliğini belirlemek için Kısa 1-3 Yaş Sosyal-Duygusal Değerlendirme Ölçeği (K1/3-SDDÖ) ve beslenme sorunlarını taramak için Bebeklik Dönemi Uyumsal Yeme Davranışı Ölçeği (BDUYDÖ) uygulandı. Ayrıca katılımcılara ilk bir yıl çocuklarını nasıl algıladıkları soruldu. Bilinen akut ya da kronik nörolojik, gastrointestinal, enfeksiyon, metabolik, endokrinolojik hastalığı olanlar veya otizm spektrum bozukluğu, mental-motor gelişim gecikmesi gibi nörogelişimsel bozukluğu olan çocuklar çalışmaya dahil edilmedi. Etik kurul onayı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan alınmıştır (karar no: OMÜ KAEK 2020/640, tarih: 13/11/2020). Katılımcılardan yazılı bilgilendirilmiş onam alınmıştır.
Veri Toplama Araçları
1. Sosyodemografik Veri Formu: Katılımcıların sosyodemografik bilgilerini kaydedebilmek amacıyla tarafımızca oluşturuldu. Formda katılımcıların ve çocuklarının yaşı, cinsiyeti, ebeveynlerin eğitim ve iş durumu, geçmiş tıbbi öyküsü, şu anki veya geçmişte var olan psikiyatrik rahatsızlıkları gibi çeşitli sosyodemografik verilere yer verildi. Ayrıca annelere çocuğun güncel boy ve kilosu soruldu.
2. Kısa 1-3 Yaş Sosyal ve Duygusal Değerlendirme Ölçeği: Bu ölçek, 1-3 yaş arası çocukların psikiyatrik belirti şiddetini ve psikososyal gelişim sorunlarını taramak amacıyla hazırlanmıştır. Ölçek, psikiyatrik sorunları değerlendirmek için 31 madde ve psikososyal yeterliliği değerlendirmek için 11 madde olmak üzere toplamda 42 madde içermektedir. Daha yüksek problem puanı, daha yüksek psikiyatrik sorun düzeyini; daha yüksek yeterlilik puanı ise daha iyi düzeydeki psikososyal gelişimi ifade etmektedir. K1/3-SDDÖ’nin Türkçe çevirisi ve geçerlilik-güvenilirlik çalışması Karabekiroğlu ve ark.15 tarafından yapılmış ve klinik geçerliliği gösterilmiştir.
3. Bebeklik Dönemi Uyumsal Yeme Davranışı Ölçeği: Bu ölçek, Dilsiz ve Dağ16 tarafından 9-36 ay arasındaki çocuklardaki yeme-beslenme sorunlarının erken tanınması, tedavi sürecinin patoloji ortaya çıkmadan ve tam olarak yerleşmeden önce başlamasını sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Ölçek maddeleri, yurt dışındaki benzer ölçeklerin incelenmesi ve bebeklik döneminde beslenme sorunları yaşayan çocukların tipik özelliklerinin araştırılmasıyla oluşturulmuştur. Ölçek, 20 maddeden oluşmaktadır. “hiçbir zaman”, “nadiren”, “arada sırada”, “genellikle” ve “her zaman” seçeneklerinden annelerin çocuklarında gözlemledikleri durumlara uygun olanı işaretlemesi istenmektedir ve sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5 puan şeklinde puanlanmaktadır. “isteksizlik”, “direnç”, “ana öğün düzenine tepki”, “duyusal nedenlerle ilişkili yeme reddi” alt ölçekleri bulunmaktadır.
4. Kısa Semptom Envanteri: Çeşitli tıbbi durumlarda psikiyatrik sorunları yakalamak amacıyla Derogatis (1992) tarafından geliştirilmiş 90 maddelik bir ölçek olan ruhsal belirti tarama listesinin maddeleri arasından seçilmiş 53 maddeden oluşan bir ölçektir. KSE, 5’li Likert tipinde olan kendini değerlendirme ölçeğidir. Katılımcılardan, ölçekte yer alan her madde için, “hiç”, “biraz”, “orta derecede”, “epey” ve “çok fazla” seçeneklerinden kendilerine uygun olanı işaretlemesi istenmektedir. Ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Şahin ve Durak17 tarafından gerçekleştirilmiştir.
İstatistiksel Analiz
Araştırma verisi SPSS for Windows 22.0 (SPSS Inc., Chicago, IL, USA) aracılığıyla bilgisayar ortamına yüklendi. Tanımlayıcı istatistikler ortalama±standart sapma, ortanca (Q1-Q3), frekans dağılımı ve yüzde olarak belirlendi. Değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu görsel (histogram ve olasılık grafikleri) ve analitik yöntemler (Kolmogorov-Smirnov testi) kullanılarak incelendi. Normal dağılıma uymayan grup karşılaştırmalarında Mann-Whitney U testi ve ki-kare testleri, normal dağılım gösteren veriler için bağımsız iki grup ortalaması karşılaştırmasında Student’s t-test kullanıldı. Değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman korelasyon testiyle analiz edildi. Tüm analizlerde istatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlendi.
Bulgular
Çalışmamızda, beslenme sırasında ekran maruziyeti olan 50 çocuk (%38,7) ve ekran maruziyeti olmayan (kontrol) 79 çocuk (%61,3) olmak üzere toplam 129 küçük çocuğun verisi incelendi. Ekran maruziyeti olan çocukların yaş ortalaması 25,84±8,2 ay, kontrol grubunun yaş ortalaması ise 21,51±5,7 aylıktı. Ekran kullanımı olan çocuklar, kontrol grubuna göre daha büyük yaştaydı. Gruplar, cinsiyet açısından benzerdi. Gruplar arasında boy ve kilo açısından fark yoktu. Annelerin eğitim düzeyi ve yaşları arasında anlamlı farklılık yoktu (Tablo 1).
Ekran kullanımı olan çocukların anneleri tarafından daha yüksek oranda zor bebek olarak algılandıkları gözlendi. Yeme davranışı ölçeğinde ekran kullanımı olan çocukların “isteksizlik” ve “direnç” puanları daha yüksekti. Ayrıca K1/3-SDDÖ ölçeğinde “yeterlilik” puanları anlamlı düzeyde daha düşüktü, “problem” alt ölçeği puanı daha yüksek olma eğilimde olmakla birlikte anlamlı değildi. Annelerin psikopatolojik semptomları arasında farklılık yoktu (Tablo 2).
Ölçekler arası yapılan korelasyon analizinde BDUYDÖ’nün isteksizlik alt ölçeği puanları ile KSE’nin tüm alt puanları arasında düşük düzeyde pozitif korelasyon, K1/3-SDDÖ problem alt ölçeği ile pozitif, yeterlilik alt ölçeği ile negatif korelasyon saptanmıştır. BDUYDÖ’nün “direnç” alt ölçeği puanları ile KSE’nin anksiyete, depresyon, somatizasyon ve toplam alt puanları ile düşük düzeyde pozitif korelasyon; K1/3-SDDÖ problem alt ölçeği ile pozitif, yeterlilik alt ölçeği ile negatif korelasyon saptanmıştır. BDUYDÖ’nün ana öğün düzenine tepki alt ölçeği puanları ile KSE’nin tüm alt puanları arasında düşük düzeyde pozitif korelasyon saptanmıştır. Bulgular, Tablo 3’te gösterilmiştir.
Tartışma
Çalışmamızda, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının temelinin atıldığı yaşamın ilk üç yılında yemek zamanlarında ekran maruziyeti olan çocukların beslenme davranışları incelenmiştir. Bulgularımızda ekran maruziyeti olan grup ile kontrol grubu arasındaki farklılıklar dikkat çekicidir.
İlk olarak, çalışmamızda ekran maruziyeti olan çocukların yaşının, kontrol grubuna göre daha büyük olduğunu tespit ettik. İki ile beş yaş arasında değişen 847 çocuğun dahil edildiği çalışmada çalışmamızın sonuçlarını destekler şekilde çocukların yaşı artıkça genel ekran kullanımı süresinde artış olduğu gösterilmiştir.13 On iki ile otuz altı aylık çocuklarla yapılan başka bir çalışmada da fazla ekran süresi ile çocuğun yaşının belirgin şekilde bağlantılı olduğu bildirilmiştir.2 Yedi ile on sekiz aylık çocuklar arasında beslenme sırasında ekran kullanımı araştıran bir çalışmada, çocuğun yaşının artmasıyla birlikte yemek sırasında daha fazla ekran kullanımı olduğu görülmüştür.18 Bu bulgu, çocuğun özerklik çabalarının artmasıyla birlikte ebeveynin çocuğu beslemekte zorluk yaşayarak daha fazla ekran kullanımını tercih ettiklerini düşündürmektedir.
Literatürdeki birçok çalışmaya benzer şekilde bu yaş grubunda yemek sırasında ekrana maruz kalan küçük çocuklar ve kontrol grubu arasında boy ve kilo açısından farklılık bulunmadı. Diğer yandan yakın zamanda yapılan 18-30 ay arasındaki beslenme güçlükleri olan ve olmayan 138 çocuğun dahil edildiği bir çalışmada çocukların ortalama enerji alımı ve yemek için harcadığı süre, elektronik medya kullanımı ile ilişkisi karşılaştırılmış ve beslenme güçlüğü çeken çocukların medya izlerken öğün başına daha fazla enerji tükettikleri, beslenme güçlüğü olmayan çocukların ise, medya izlerken öğün başına daha fazla dakika harcadıkları bildirilmiştir. Çalışmada yemek zamanlarında düzenli olarak medya kullanan çocukların, yaşa göre vücut-kitle indeksinin z-skoru sınıflandırmasına göre obez olma olasılıklarının daha yüksek olduğu gösterilmiştir.19 Çalışmalar, ekran süresi ile enerji alımının pozitif yönde ilişkili olduğunu, ancak daha fazla ekran süresi olan çocukların daha fazla sağlıksız gıdalar tükettiğini göstermiştir.3, 20 Literatürdeki bu farklı sonuçlar incelendiğinde; çocuklar geçmişte yemek zamanında zorluklar yaşamış olsalar da ailelerin, öğünleri daha keyifli hale getirmek ya da öğünlere yönelik olumlu pekiştireçler sağlamak için ekran kullanımından faydalanmış olabileceğini düşündürmektedir.
Yemek sırasında ekran kullanımı ile beslenme sorunlarının ilişkisini dikkatle incelemek gerekir. Çalışmamızda yemek sırasında ekran maruziyeti olan çocukların anneleri tarafından daha yüksek oranda zor bir bebek olarak algılandıkları dikkat çekmektedir. Ayrıca yemek sırasında ekran maruziyeti olan çocukların iştahlarının daha az, yemek yemeye daha dirençli ve sosyal-duygusal yeterliliklerinin daha düşük olduğu gözlenmiştir. Bu sonuçlara ek olarak, çocukların sosyal-duygusal yeterlilikleri azaldıkça yemek yemeğe daha isteksiz oldukları ve direnç gösterdikleri saptanmıştır. Önceki çalışmalar, genellikle yemek sırasında ekran kullanımı, oyuncaklarla oynama gibi davranışların her yaş grubu çocuk için dikkat dağıtıcı olarak kullanıldığını ve yemeği reddetme, seçici yeme gibi çeşitli beslenme sorunları arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermiştir.21, 22 Hem kesitsel hem de prospektif şekilde tasarlanan bir çalışmada yemek sırasında televizyon izlemenin okul öncesi çocuklarda sınırlı beslenme olasılığını iki kattan fazla artırdığı saptanmıştır. Hatta başlangıçta yemek sırasında televizyonu izlemek, bir yıllık takipte seçici yeme olasılığının daha yüksek olmasıyla bağımsız olarak ilişkili bulunmuştur.23 Singapur’da yapılan bir araştırma, bazı ebeveynlerin çocuklarının seçici yeme davranışlarıyla başa çıkma stratejisi olarak yemek saatlerinde televizyon izlemelerine izin verdiğini göstermiştir.24 Diğer yandan, çocukların davranış sorunları ile ekran kullanımı arasında önemli ilişkiler olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Yapılan bir meta-analizde daha fazla ekran süresi olan çocukların saldırgan davranışlar sergileme olasılığının daha yüksek olduğunu saptanmış ve aşırı ekran süresi, çocuklarda sosyal-duygusal gecikme, hiperaktivite-dikkatsizlik, akran sorunları ve davranış sorunları ile ilişkilendirilmiştir.25 2019 yılında yapılan çalışmada daha yüksek duygusal ve davranışsal sorunları olan çocukların, arka planda ekrana daha fazla maruz kaldıkları, günlük ekran sürelerinin daha uzun olduğu ve daha fazla ekran karşısında yemek yedikleri rapor edilmiştir.13 Küçük çocuklarla yapılan çeşitli çalışmalarda da çocukların zor davranışları ile ekrana daha fazla maruz kalmanın olumsuz ilişkileri vurgulanmaktadır.12, 26 Boş zamanlarında günde 180 dakika veya daha fazla ekran süresi olan çocukların, 1 saatten az ekran kullanan çocuklara göre duygusal ve davranışsal sorunlar geliştirme riskinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir.15 İki yıl süren izlem çalışmasında, erken çocukluk döneminde daha olumsuz duygusallığa sahip olan çocukların yemek saatlerinde daha fazla televizyon seyrettikleri gösterilmiştir.27 Tipik gelişim gösteren 12-36 aylık 210 çocuğun dahil edildiği başka bir çalışmada da sosyal-duygusal gecikme riski olan çocukların, gecikme riski olmayan çocuklara kıyasla çocuğun günlük rutinleri sırasında (uyanma, bez değiştirme/tuvalet, giyinme, kahvaltı, öğle yemeği, öğle uykusu, oyun zamanı, akşam yemeği, banyo ve yatma zamanı) daha fazla ekrana maruz kaldığı gösterilmiştir.28 Çalışma bulgularımızı literatürle birlikte değerlendirdiğimizde, yemek sırasında yoğun ekran maruziyeti olan çocukların hem beslenme davranışları hem de sosyal-duygusal yeterlilikleri açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Yapılan çalışmalarda bebeklik döneminden itibaren küçük çocukların yeme alışkanlıklarının ve ekran kullanımının ebeveynleri aracılığıyla olduğu ve ekran içeren araçları ebeveynlerinin rehberliğinde kullanmaya başladıkları gösterilmiştir.29, 30 Bu nedenle annelerin psikolojik özelliklerini ele almak önemlidir. Annelerin psikopatolojik semptomlarını değerlendirdiğimizde gruplar arasında anlamlı farklılıklar olmasa da korelasyon analizleri önemli veriler sunmaktadır. Analizlere göre anksiyete, depresyon ve somatizasyon ile yemeğe isteksizlik, direnç ve ana öğün düzenine tepki arasında pozitif korelasyon, olumsuz benlik ve hostilite ile yemeye isteksizlik ve ana öğün düzenine tepki arasında pozitif korelasyon saptanmıştır. Ayrıca çocukların sosyal-duygusal problemleri ile KSE’nin tüm alt ölçekleri arasında pozitif korelasyon, yeterlilikleri ile depresyon, olumsuz benlik ve somatizasyon arasında negatif korelasyon gözlenmiştir. Literatüre bakıldığında, beslenme sorunları olan çocukların annelerinin özellikle depresyon başta olmak üzere çeşitli duygusal güçlükler yaşadığı bildirilmektedir. Örneğin, organik olmayan büyüme-gelişme geriliği (BGG) olan ve olmayan 60 çocuğun 2, 5 ve 8 yaşlarındaki bulgularının değerlendirildiği takip çalışmasında, bebeklik döneminde organik olmayan BGG olan çocukların annelerinde depresyon ile güçlü, somatizasyon ile zayıf bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada; duygusal sıkıntı belirtileri, anksiyete, somatizasyon ve kendi duygu düzenlemelerinde zorluklar gösteren annelerin, kendi duygu ve dürtülerini düzenlemede zorluk yaşayan çocuklara sahip olma olasılıklarının daha yüksek olduğu saptanmıştır.26 Kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu (KKYAB) tanısı alan çocuklarda maternal psikopatolojinin rolünün araştırıldığı bir çalışmada ise, KKYAB olan çocukların annelerinin normal gelişen çocukların annelerine göre ruhsal belirti tarama listesinin tüm alt boyutlarında kesme noktasının üzerinde puanlarının olduğu, ek olarak, irritabl/dürtüsel (I/I) alt tipi tanısı alan çocukların annelerinin somatizasyon, kişilerarası duyarlılık, depresyon, düşmanlık, fobik kaygı, paranoid düşünce ve psikotizm alt boyutlarından, duyusal nedenlere bağlı yeme reddi ve post travmatik beslenme bozukluğu tanısı alan çocukların annelerinin I/I grubuna göre daha düşük olmakta birlikte kontrol grubuna göre obsesif kompulsiyon ve kaygı alt boyutlarından daha yüksek puanlar aldığı belirtilmiştir.31 Çalışmamız annelerin psikopatolojik özelliklerinin, ekran kullanımı ile ilişkisini açıklayacak yeterli veriler olmasa da, küçük çocuklarının yeme davranışları ve sosyal-duygusal yeterlilikleri ile ilişkili olduğunu açıkça göstermektedir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın en önemli sınırlılığı, verilerin annelerle yüz yüze görüşme yerine çevrimiçi formlar gönderilerek elde edilmiş olmasıdır. Bu durum, anne ve çocukların var olan psikopatolojileri bir profesyonel tarafından değerlendirilmesini engellemektedir. Yine de kullanılan ölçeklerde risklerin belirlenmesini sağlanabilmektedir. Ayrıca bu yöntem, katılımcıların interneti olan ve bilgisayar kullanabilen katılımcılarla sınırlandırmakta ve sonuçlar evrene genellenememektedir. Diğer yandan, daha fazla sayıda katılımcıya ulaşılmasını sağlayamaktadır. İkinci sınırlılığı ise, çalışmamız kesitsel nitelikte olduğundan, sonuçlar arasında kesin bir neden-sonuç ilişkisi kurulamamaktadır. Ebeveynler ekranı davranış sorunları olan çocukları sakinleştirmek, eğlendirmek veya daha kolay yedirebilmek için mi kullanıyor yoksa yemek sırasında ekran kullanımı mı olumsuz beslenme davranışlarına yol açıyor? Bu soruya kesin bir cevap veremiyoruz. Üçüncü sınırlılık, ekran maruziyetini süre olarak değil sıklık olarak analiz etmemizdi. Bu nedenle verilerimiz, olumsuz beslenme davranışlarının önlenmesi için dikkat edilmesi gereken ekran kullanım sınırı hakkında bilgi sağlayamamaktadır. Son sınırlılık ise, çocukların gün içindeki ekran maruziyetlerini sormamış olmamızdır. Çocukların sosyal-duygusal yeterlilikleri yemek dışındaki ekran maruziyetlerinden de etkilenebilmektedir. Gelecekte yapılacak araştırmalarda günlük ekran süresinin de değerlendirmesi öneriyoruz.
Bu sınırlılıklara rağmen çalışmamızın sonuçları, henüz yeterince araştırılmamış olan bir çocuğun ekran karşısında beslenmesinin olası nedenleri ve sonuçları üzerine bir tartışma açmamıza olanak sağlamaktadır. Yemek sırasında ekran kullanımının küçük çocukların sağlığı üzerindeki olası etkilerinin yanı sıra bu etkilerin kalıcılığını da araştırmak için daha fazla boylamsal araştırma yapılmasını önermekteyiz.
Sonuç
Bu çalışma, küçük çocukların beslenme sırasında ekran kullanımı ile olumsuz beslenme davranışları ve sosyal duygusal gelişimleri hakkında yeni veriler sağlamaktadır. Çalışmamız, yemek sırasında ekran maruziyeti olan çocukların olumsuz yeme davranışları ve sosyal-duygusal gelişimlerinin yetersiz olduğunu göstermekle birlikte çocuğun zor davranışları da yemek sırasında daha fazla ekran kullanımına yol açmış olabilir. Sonuçların genellenebilir olması ve neden sonuç ilişikisi kurulabilmesi için daha çok katılımcının olduğu, boylamsal çalışmalara ihtiyaç vardır. Yine de, duygusal ve davranışsal sorunları olan küçük çocukların ebeveynlerine, çocuk yetiştirmede tutarlı ve makul sınırlar koymaları için ek destek ve rehberlik sağlanmalı, küçük yaştan itibaren sağlıklı beslenme davranışlarının gelişimi için dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak bir yemek zamanı ortamı sağlamaya teşvik edilmeli ve öğün zamanlarında herhangi bir ekran kullanımından kaçınılması önerilmelidir.


