ÖZET
Amaç:
Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart 2020’de koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) salgınını pandemi ilan etmiştir. Pandeminin sağlık sistemi üzerine etkisi yıkıcı olmuştur. Artan hasta yoğunluğu ile pek çok farklı klinikten hekim COVID-19 ilişkili alanlarda görevlendirilmiştir. Bu makalede salgının başlangıcından sonraki 1 yıllık süreçte, pandeminin Türkiye’de çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları (ÇERSAH) alanına ve tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlere etkilerini tartışmak ve çözüm önerileri sunmak amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Mayıs 2021-Haziran 2021 tarihleri arasında araştırmacılar tarafından oluşturulan toplam 39 sorulu anket, Google Forms üzerinden ÇERSAH tıpta uzmanlık öğrencilerinin bulunduğu e-posta grubunda paylaşıldı. Ankette; katılımcıların sosyodemografik özellikleri, çalıştığı hastanedeki ÇERSAH kliniğinin işleyişindeki değişiklikler, tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin eğitimleri ve ruh sağlıkları ile ilgili sorulara yer verildi.
Sonuç:
Pandemi sürecinde riskli yerlerde çalışan sağlık çalışanlarına yeterli sayıda kişisel koruyucu ekipmanın temin edilmesi ve düzenli tarama testi yapılması önemlidr. Hastalanan sağlık çalışanlarının bakımı, aileleri için tıbbi ve finansal desteğin sağlanması gerekmektedir. Malpraktise karşı yöneticiler tarafından güvence sağlanması beklenmektedir. Yapılacak eğitimlerin yüz yüze ve düzenli bir şekilde sürdürülmesi önemlidir. Teletıbbın yaygınlaşması da önemli tedbirler arasında sayılabilir.
Bulgular:
Katılımcıların %77,2’si (n=115) tıpta uzmanlık eğitimleri boyunca en az bir kez COVID-19 ilişkili alanlarda görevlendirildiğini, %18,0’i (n=27) ise COVID-19 geçirdiğini belirtti. COVID-19 ilişkili birimlerde görevlendirilmiş tıpta uzmanlık öğrencilerinin görevlendirilmemiş olanlara göre, istatistiksel olarak anlamlı derecede daha ağır düzeyde ruhsal zorluk yaşadıkları bulundu. Bu dönemde en sık yaşanan psikiyatrik belirtiler sorgulandığında; %67,4’ü (n=95) sıkıntı ve huzursuzluk, %54,6 (n=77) tükenmişlik ve tahammülsüzlük yaşadığını ve %7,1’i (n=10) ise intihar düşüncelerinin bu süreçte bir dönem akıllarından geçtiğini ifade etti. Tıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili verilen cevaplarda; katılımcıların %64,6’sı (n=95) pandemi öncesine göre yapılan bölüm içi eğitimlerin sayısının azaldığını belirtti.
Giriş
Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkmış ve dünya genelinde yaygınlaşarak benzeri görülmemiş bir pandemiye, uluslararası medikal bir krize neden olmuştur. Ülkemizde ilk COVID-19 olgusunun görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinde salgın, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmiştir.1 Hızlı ve beklenmedik olgu artışıyla beraber hastaneler bu fazla hasta yükünü karşılamakta zorlanmaya başlamıştır. Artmış hasta yoğunluğu, pek çok farklı branştan hekimin COVID-19 ile ilişkili birimlerde görevlendirilmesine neden olmuş, çocuk ve ergen ruh sağlığı alanı da bu krizden fazlasıyla etkilenmiştir.
COVID-19 ile savaşta ön safhada görev alan hekimler pek çok zorlukla yüzleşmiştir. Pandemide, tedaviye ihtiyaç duyan hasta sayısı her geçen gün katlanarak büyümüş, bu durum hem hekimler hem sağlık sistemi üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur.2 Sayısı hızla artan yeni, bulaşıcı bir hastalığı tedavi ederken, sınırlı sayıda kişisel koruyucu ekipman (KKE) ile kendilerinin güvenliğini de sağlamaya çalışmak hekimlerin duygusal ve fiziksel sağlıklarını olumsuz etkilemiştir.3-6
COVID-19 tıpta uzmanlık eğitimini de birçok yönden değiştirmiştir. Eğitimler çevrimiçi ortama taşınmıştır. Bu süreçte ayaktan tedavi edilen hasta sayısı önemli ölçüde azalmış, acil olmayan poliklinik randevuları iptal edilmiştir. Muayenelerin bir kısmı telefonla veya görüntülü görüşme yoluyla gerçekleştirilmiştir. Bazı hastanelerde COVID-19 dışı hasta muayenesi önemli ölçüde azalmıştır. Virüse maruziyeti sınırlamak amacıyla vardiyalı çalışmaya geçilmiştir. Bu değişiklikler pratik yaparak öğrenen, tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin eğitimlerini olumsuz etkilemiştir.7,8
Sosyal mesafe, karantina, okulların kapatılması ve yoğun hijyen önlemleri gibi hükümetler tarafından uygulanan karantina önlemlerinin yanı sıra, hastalık korkusu, mevcut ruh sağlığı sorunlarının daha da kötüleşebileceğine veya yeni psikiyatrik hastalıkların oluşacağına dair endişeleri artırmıştır.9,10 Bu bağlamda, pandemi sırasında ve sonrasında krizin çocuk ve gençlerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini azaltmak için çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları (ÇERSAH) uzmanlık dalı hem akut hem de uzun dönemde kilit bir role sahip görünmektedir.11
Bu çalışmada, Mart 2020-Haziran 2021 tarihleri arasındaki süreçte COVID-19 pandemisinin, Türkiye’de çocuk ergen ruh sağlığı alanına ve tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlere etkilerinin tartışılması, ortak yaşanan zorluklar üzerine çözüm önerileri sunulması amaçlanmıştır. Pandeminin etkileri tıpta uzmanlık öğrencilerinin ruh sağlığı, tıpta uzmanlık eğitimi, klinik işleyiş başlıkları altında tartışılmıştır.
Gereç ve Yöntem
Çalışma örneklemi Türkiye’deki ÇERSAH tıpta uzmanlık öğrencilerinden oluştu. Çalışmada 2’si açık uçlu, 37’si çoktan seçmeli toplam 39 sorulu, araştırmacılar tarafından oluşturulan bir anket kullanıldı. Ankette; katılımcının sosyodemografik özellikleri, çalıştığı hastanedeki ÇERSAH kliniğinin işleyişindeki değişiklikler, tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin eğitimleri ve ruh sağlıkları ile ilgili sorulara yer verildi. Anket, Google Forms anketi olarak düzenlendi, Mayıs 2021-Haziran 2021 tarihleri arasında ÇERSAH tıpta uzmanlık öğrencilerinin bulunduğu çevrimiçi platformda e-posta ile paylaşıldı. E-posta grubuna üye toplam 498 ÇERSAH tıpta uzmanlık öğrencisi vardı, 150’si anketi yanıtladı. Tüm yanıtlar istatistiksel analize dahil edildi. Etik kurul onayı Ankara Şehir Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan alındı (karar no: 11, tarih: 15.06.2021).
İstatistiksel Analiz
Formlar aracılığı ile elde edilen demografik ve kategorik değişkenler (yaş, cinsiyet, psikiyatrik belirtiler, eğitim alanındaki değişiklikler vb.); n (sıklık) ve yüzde (%) dağılım cinsinden ifade edilmiştir. Kategorik değişkenler ki-kare testi ile, sürekli değişkenler bağımsız t-testi ile karşılaştırılmıştır. İstatistiksel analiz SPSS 17.0 (Chicago: SPSS Inc.) versiyonu kullanılmış, p-değerinin <0,05 olduğu durumlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir (çift-yönlü).
Bulgular
Yüz elli ÇERSAH tıpta uzmanlık öğrencisi çalışmaya katıldı. Katılımcılar 24-39 yaş aralığındaydı. Katılımcıların %59,6’sı (n=84) eğitimlerinin ilk iki yılı içindeydi. %58,7’si (n=88) üniversite hastanesindendi. Katılımcıların %85,9’u (n=128) kadın ve %53,7’si (n=80) bekardı.
Katılımcıların %77,2’si (n=115) tıpta uzmanlık eğitimleri boyunca en az bir kez COVID-19 ilişkili alanlarda görevlendirildiğini, %46,6’sı (n=27) COVID-19 ile ilgili birimlerde görevlendirmesi sırasında birlikte yaşadıkları kişilere hastalık bulaştırmamak için yaşadıkları yeri değiştirmek zorunda kaldığını belirtti. %75,3’ünün (n=113) ailesinden ve/ veya çalışma arkadaşlarından COVID-19 tanısı alan kişiler vardı. %18,0’i (n=27) ise COVID-19 geçirdiğini belirtti. Tıpta uzmanlık öğrencilerinin COVID-19 ile ilgili birimlerde görevlendirmeleri sırasında çalıştıkları yerler Tablo 1’de gösterildi.
Pandemi Sürecinde Yaşanan Başlıca Zorluklar ve Psikiyatrik Belirtiler
Pandemi sürecinde yaşanan zorlukların başında yakınlarının sağlığı, %90,4 (n=132) ile onlara hastalık bulaştırma ile ilgili endişeler ve %57,5 (n=84) ile kendi sağlıkları hakkında endişeler olduğu görüldü. %80,8’i (n=18) fiziksel olarak yorgunluk yaşadığını, %62,3’ü (n=91) hasta ve tedaviye yaklaşımda yetersizlik hissettiğini, %64,4’ü (n=94) mesleki açıdan rol karmaşası içinde olduğunu ifade etti. Tıpta uzmanlık öğrencilerinin %43,2’si (n=63) KKE’lerin yetersiz olduğunu, %64,4’ü (n=94) hastalanan, %4,8’i (n=7) ise ölen çalışma arkadaşı olduğunu belirtti. %51,4 (n=75) katılımcı bu süreçte yöneticiler ile yeterli iletişim kuramadıklarını, %4,1’i (n=6) hasta/yakınlarından fiziksel/sözel şiddet gördüğünü, %15,1’i (n=22) ise istifa etmeyi düşündüğünü belirtti. %8,9 (n=13) katılımcı ise çocuklarının bakımında zorlandığını ifade etti.
En sık belirtilen psikiyatrik belirtiler; %67,4 (n=95) oranında sıkıntı ve huzursuzluk ve %64,5 (n=91) oranında isteksizlik idi. Katılımcıların %63,1’i (n=89) sürekli yorgun hissettiğini veya kolay yorulduğunu, %54,6’sı (n=77) tükenmişlik ve tahammülsüzlük yaşadığını, %47,5’i (n=67) ise dikkatini toplamakta zorluk yaşadığını belirtti. Katılımcıların %29,1’i (n=41) uyku sorunu yaşadığını belirtti. İntihar girişiminde bulunan kimse olmamakla beraber, katılımcılardan %7,1’i (n=10) bu düşüncenin akıllarından bir dönem geçtiğini ifade etti. Yaşanan diğer psikiyatrik belirtilere Tablo 2’de yer verildi.
%20,7 (n=31) katılımcı bu dönemde başlanan psikiyatrik bir tedavi aldığını, %14,4’ü (n=21) ise kendi kendine antidepresan ya da anksiyolitik ilaç tedavisi başladığını ifade etti. Bu süreçte tıpta uzmanlık öğrencilerinin %11,0’inin (n=16) sigara, %8,9’unun (n=13) alkol kullanmaya başladığı ve/veya kullanım miktarını artırdığı görüldü. Bedensel bir hastalığı olan katılımcıların %51,7’si (n=29) tedavi ve takibini bu dönemde aksattığını belirtti.
COVID-19 ilişkili tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin yaşadığı ruhsal zorlanmayı 1’den 5’e (1: zorlanma yok, 2: hafif zorlanma, 3: orta düzeyde zorlanma, 4: ağır düzeyde zorlanma, 5: çok ağır düzeyde zorlanma) kadar derecelendirmeleri istendi. Buna göre tüm katılımcılar hafif (1, 2), orta (3), ağır (4, 5) düzeyde zorlananlar diye üç gruba ayrılıp, gruplar arasında karşılaştırma yapıldığında, COVID-19 ilişkili birimlerde görevlendirilmiş tıpta uzmanlık öğrencilerinin görevlendirilmemiş olanlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha ağır düzeyde ruhsal zorluk yaşadıkları bulundu (c2=6,97, p=0,03) (grup karşılaştırmaları: hafif - ağır; p=0,01, c2=5,87, orta - ağır; p=0,02, c2=5,45).
Görevlendirme yerlerine göre yaşanan ruhsal zorluklar kıyaslandığında ise, COVID-19 yoğun bakım ünitelerinde çalışan tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin (n=8), diğer bölümlerde (yataklı servis, poliklinik, triaj, filyasyon, acil servis) çalışan tıpta uzmanlık öğrencilerine göre, ağır düzeyde zorlanma bildirme oranı anlamlı yüksek bulundu (c2=7,78, p=0,01) (grup karşılaştırmaları: hafif - ağır; p=0,03, c2=4,80, orta - ağır; p=0,02, c2=5,62).
Cinsiyet, yaş, COVID-19 geçirmiş olmak, çalıştığı hastane türü, tıpta uzmanlık eğitim süresi ile COVID-19 ilişkili yaşanan ruhsal zorlanma arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı (Tablo 3).
Pandeminin Tıpta Uzmanlık Eğitimine Etkisi
Pandemi öncesine göre, katılımcıların %64,6’sı (n=95) yapılan bölüm içi eğitimlerin sayısının azaldığını, %41,5’i (n=61) kuramsal eğitimin ve %49,0’u (n=70) olgu süpervizyonlarının eskisi kadar düzenli yapılamadığını belirtti. Katılımcıların %70,5’i (n=105) eğitimlerin sadece çevrimiçi devam ettiğini ve %66,9’u (n=99) çevrimiçi eğitimi yüz yüze yapılan eğitime göre daha verimsiz bulduğunu, %82,8’si (n=120) ise pandeminin edinmeleri gereken klinik yetkinlikleri kazanmalarını olumsuz etkilediğini ifade etti. Pandemi döneminde ruh sağlığı ve hastalıkları rotasyonu yapan katılımcıların %59,3’ü (n=24), eğitimsel açıdan rotasyonun daha verimsiz geçtiğini belirtti. Pandemide pek çok farklı klinikten eğitimcinin çevrimiçi kurs açması, pandeminin eğitim alanına tek olumlu etkisi olarak değerlendirilirken, uygulamalı eğitim, süpervizyon ve kuramsal eğitimlerin olumsuz etkilendiği görüldü. Katılımcıların %50,0’si (n=75) tıpta uzmanlık eğitim sürelerinin uzatılması gerektiğini belirtirken, son sene tıpta uzmanlık öğrencilerinin hepsi (n=8) tezlerini yetiştirmekte zorluk yaşadığını ifade etti.
COVID-19 pandemisi döneminde çömez (1-2 yıla kadar) (n=84, %56,0) ve kıdemli (2 ve üzeri yıl) (n=57, %38,0) tıpta uzmanlık öğrencisi olmanın, edinilmesi gereken klinik yetkinlikleri kazanma üzerine etkileri benzer bulundu (c2=2,75, p=0,43).
Pandeminin tıpta uzmanlık eğitimine etkileri kıyaslandığında, EAH çalışan (n=62) tıpta uzmanlık öğrencileri ile üniversite hastanesinde çalışanların (n=88) eğitimlerinin benzer oranda etkilendiği saptandı [c2(3)=2,73, p=0,43].
Pandeminin Klinik İşleyişe Etkisi
Yüz elli katılımcıdan, 56’sı yataklı servisi olan bir klinikte çalıştığını belirtti. Elli altı kişiden 15’i kurumlarında yatak kapasitesi azaltılarak, 21’i kapasite azaltılmadan hizmet verildiğini, 21’i ise servislerinin kapandığını belirtti.
%71,6 (n=106) katılımcı pandemi öncesine kıyasla polikliniklerde bakılan hasta sayısının azaldığını, %50,0’si (n=53) ise hasta sayılarındaki azalmanın 3-6 ay süre boyunca olduğunu belirtti. Katılımcıların yaklaşık %20,0’si esnek mesai yapmadığını bildirdi.
Tartışma
Bu çalışma, Türkiye’de COVID-19 pandemisinin ilk zamanlarının çocuk ergen ruh sağlığı alanına ve tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlere etkilerini (ruh sağlığı, tıpta uzmanlık öğrencisi eğitimi, klinik işleyiş) araştıran nadir çalışmalardan biridir.
Çalışmamızda katılımcılar, COVID-19 ile ilgili hasta ve tedaviye güncel yaklaşımda yetersizlik yaşadığını, rol karmaşası içinde olduklarını ifade etmiş, KKE’lerin yetersiz olduğunu, hastalanan ve ölen çalışma arkadaşları olduğunu belirtmiştir. Yaşanan bu süreçlerin ruh sağlığı üzerine olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Uzun süren mesailer, artan hasta sayısı, yeterli miktarda koruyucu ekipmana ulaşamama ve KKE ile çalışmanın neden olduğu fiziksel kısıtlılık, hastalık bulaş riski nedeniyle sürekli tetikte olma hali, spontanlığın ve özerkliğin kaybedilmesi, COVID-19 ile ilgili güncel bilgileri takip etme gereksinimi COVID-19’un yarattığı stresi daha fazla artırmaktadır.12
SARS2003, MERS2012, EBOLA gibi önceki pandemiler de gösteriyor ki güvenlik tehdidi, ruh sağlığı için önemli bir risk faktörü ve salgın döneminde, sağlık çalışanlarında travma dahil pek çok ruhsal rahatsızlık görülmektedir.13,14 Çalışmamızda pandemi döneminde ÇERSAH tıpta uzmanlık öğrencilerinin çoğunlukla depresyon, anksiyete ve travma ilişkili stres bozukluğu belirtileri gösterdiği saptanmıştır. Ayrıca COVID-19 YBÜ gibi yüksek riskli alanlarda çalışan hekimlerde ruhsal zorluk şiddetinin daha yüksek olduğu çalışmamızda gösterilmiştir. Bulgularımıza paralel olarak Lai ve ark.15 2019 yılında Çin’de yaptığı bir çalışmada, COVID-19 tedavi süreçlerinde yer alan ve kesitsel bir araştırmaya yanıt veren 1.257 sağlık çalışanının en sık olarak genel sıkıntı (%71,5), depresyon (%50,4), kaygı (%44,6) ve uykusuzluk (%34,0) belirtileri gösterdiği saptanmıştır. COVID-19’un çocuk sağlığı ve hastalıkları tıpta uzmanlık öğrencilerinin anksiyete düzeyi üzerine etkisini araştıran bir anket çalışmasında ise, tıpta uzmanlık öğrencilerinin durumluk kaygı düzeyi %89,1, süreklilik kaygı düzeyi %65,6 oranında artmış ve bu artış klinik olarak anlamlı olarak bulunmuştur.16 Yurt dışında yapılan dahiliye tıpta uzmanlık öğrencilerinin ruhsal belirtilerini tarayan bir anket araştırmasında ise, katılımcıların %23,0’ü (n=9) COVID-19 pandemisinin başlangıcından bu yana intiharı veya kendine zarar vermeyi düşündüklerini bildirmiştir.17 Bizim çalışmamızda bu oran %7,1 (n=10) olarak bulunmuştur. Bunlar üzerinde düşünülmesi gereken verilerdir.
Araştırma verilerinden anlıyoruz ki katılımcıların COVID-19 ile enfekte olma oranı genel toplumun üç katıdır.1 Anket sonucunda, pandemi sürecinde neredeyse herkesin yakınlarının sağlığı ve onlara hastalık bulaştırma ile ilgili endişe yaşadığı görülmüştür. Hatta yarısına yakını COVID-19 görevlendirmesi sırasında birlikte yaşadıkları kişilere hastalık bulaştırmamak için yaşadıkları yeri değiştirmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Cerrahi tıpta uzmanlık öğrencileriyle yapılan başka bir çalışmada, tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin %85,9’unun COVID-19’a yakalanma, %81,3’ünün ise hastalığı ailelerine taşıma konusunda endişeli olduğu saptanmıştır.18 Riskli yerlerde çalışan sağlık çalışanlarına düzenli tarama testi yapılmaması, sağlık çalışanlarının kendisine ve yakınlarına hastalık bulaşması konusunda endişesinin sürmesine ve artmasına neden olmuştur. Bir yandan da COVID-19 açısından riskli alanlarda çalışan sağlık çalışanları hastalık bulaştırma endişeleri ile kendilerini sosyal anlamda izole etmiş ve bazıları özellikle evlerinde riskli bireyler olanlar bu süreçte, ailelerinden, evlerinden ayrı yaşamak ya da ev içinde bir odada izole kalmak durumunda kalmıştır. Bu süreçler ailelerini korumaya yardımcı olsa da böylesine stresli bir ortamda, en yakınlarından gelecek sosyal ve duygusal destekten mahrum kalmalarına da neden olmuş ve ruhsal sıkıntıların da dolaylı olarak artmasına neden olmuştur.
Araştırmada da görüldüğü üzere pandeminin ön saflarında yer almak önemli duygusal ve fiziksel zararlara yol açmaktadır. Bu zararı önlemek ve azaltmak için bazı kliniklerde pandeminin başlangıcında uygun KKE kullanımı ve enfeksiyon kontrolü konusunda eğitimler verilmiş ve her tıpta uzmanlık öğrencisi hekim için yeterli miktarda KKE sağlamaya özen gösterilmiştir. Bulaşı azaltmak için, klinik olarak stabil olan hastalarda, ilgili doktor tek başına hasta başı viziti yapmış, ekibin geri kalanı bu etkileşime video konferans yoluyla katılmıştır. Çalışma saatleri azaltılmış, vardiyalı çalışmaya geçilmiştir. Bazı kliniklerde ise, terapistlerin de dahil olduğu çevrimiçi gruplar kurulmuş, grup görüşmeleri ve birebir görüşmeler yapılmıştır.2
Ankete verilen cevaplarda, katılımcıların yarısı yöneticileri ile yeterli bir iletişim kuramadıklarını ve yöneticileri tarafından dikkate alınmadıklarını bildirmiştir. Pandemi ve afet döneminde idarecilerin, sağlık çalışanlarına desteğinin ruh sağlığı açısından koruyucu olduğu gösterilmiş olup, destek kapsamında ele alınan başlıklar; hastalanan sağlık çalışanlarının bakımı, aileleri için tıbbi ve finansal desteğin sağlanması ve malpraktise karşı korumadır. Sağlık çalışanlarının çabalarının yöneticiler ve otoriteler tarafından fark edildiğinin ve karşılığının verildiğinin algılanması sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonlarını önemli ölçüde iyileştirmektedir.19,20 Etkin, planlı bir yönetim ve idareciler ile yakın iletişim halinde olmak, sahada yaşanan zorlukların yöneticiler tarafından dikkate alınması en az KKE kadar ruh sağlığı açısından koruyucu görünmektedir. Bazı klinikler pandeminin başından itibaren, tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerle aktif iletişime önem göstermiş, tıpta uzmanlık öğrencilerinin hızla değişen çevre hakkında açık bir şekilde bilgilendirilmesi, soru sorma ve endişelerini dile getirme fırsatı sağlanması için, pandeminin ilk ayları, klinik şefleri tarafından günlük çevrimiçi toplantılar düzenlemişlerdir. Bu oturumlarda aynı zamanda epidemiyolojideki güncellemeler (örn. hastanede yatan COVID-19 hastalarının sayısı, invaziv ventilasyon gerektiren hasta sayısı), KKE’nin mevcudiyeti, test kapasitesi ve tıpta uzmanlık eğitim programında yapılan değişiklikler ele alınmış, gün sonu e-postalarla, sanal toplantıdan edinilen önemli çıkarımlar, gün içinde meydana gelen yeni gelişmelerin bir özeti ve karantinaya alınan tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlerin sayısı hakkında bilgiler verilmiştir.2
Pandemi nedeniyle kliniklerde COVID-19 dışı hasta sayısı azalmıştır. Pandeminin uzmanlık eğitimi üzerindeki en yaygın etkisi, tıpta uzmanlık öğrencilerinin kendi branşlarında klinik deneyiminin azalması ve uzmanlık eğitimi gereksinimlerinin karşılanamaması olmuştur.21 Virüsün dünya çapında hızla yayılması ve sosyal mesafe kuralının uygulanması özellikle eğitim sürecini ve stajları büyük ölçüde değişikliğe uğratmıştır. DeJong ve ark.22 yaptığı anket çalışmasında, pandemi sürecinde ÇERSAH kliniklerinde çevrimiçi eğitiminin önemli ölçüde arttığını göstermiştir. Eğitimler çevrimiçi ortama taşınmış, bu amaçla Zoom™, GoToMeeting™, Microsoft Team™ dahil çok sayıda platform kullanılmıştır. Bu çevrimiçi toplantılar, öğrenciler, tıpta uzmanlık öğrencileri ve klinik ve akademik personel arasındaki konuları veya üçüncü taraf kuruluşların web seminerlerini öğrenme ve tartışma fırsatı vermiştir. Online eğitimin avantajlarından biri ise, derslerin çevrimiçi ortama yüklenmesi ve öğrencilere istediği zaman ve sıklıkta izleyebilme olanağı sunulması olmuştur. Ayrıca çevrimiçi eğitimler sırasında küçük gruplar oluşturulmuş ve konunun daha az kişiyle interaktif tartışılması da çevrimiçi eğitimden alınan yararı artırmıştır.23
Bizim çalışmamızda ise, pandemide tıpta uzmanlık eğitimlerinin pek çok klinikte olumsuz etkilendiği görülmektedir. Anketimizde teorik ve pratik eğitim saatlerinin azalması, eğitimlerin çoğunluğunun çevrimiçi yapılması pandeminin eğitime olumsuz etkileri olarak görülmüştür. Pek çok klinikte süpervizyonların yapılmaması, tekrarlayan COVID-19 görevlendirmeleri nedeniyle kendi kliniğinde düzenli ve uzun süreli hasta takibi yapılamaması, yataklı servislerin kapalı ya da düşük kapasiteyle çalışıyor olması nedeniyle yetersiz hasta takibi ve kongrelerin iptal edilmesi ya da ertelenmesi, eğitim alanındaki diğer sorunlardır. Mevcut sorunların iyileştirmesine yönelik öneriler değerlendirildiğinde; tıpta uzmanlık eğitimlerinin maske ve mesafe kurallarına uyacak şekilde, daha küçük gruplarla yüz yüze yapılması, süpervizyonların yeniden yapılmaya başlanması ve düzenli bir şekilde sürdürülmesi, tıpta uzmanlık öğrencilerinin rotasyona gidilecek bölümlerde eğitim için uygun koşullar oluştuktan sonra gönderilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir. Ayrıca kuramsal ve pratik eğitimdeki eksiklikler ve tez süreci zorlukları nedeniyle tıpta uzmanlık eğitimi sürelerinin isteğe bağlı uzatılması önerilmektedir.
Klinik işleyişinde; özellikle çağımızın da bir gereği olarak teletıp uygulamasının ülkemizde de yaygınlaşması, üniversite ve devlet hastanelerinde de uygun altyapının kurulmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. Telettıbbın bir alt dalı olan telepsikiyatri yoluyla, psikiyatrik değerlendirme, terapi, ilaç yazımı ve psikoeğitim dahil hastalara bir dizi hizmet sağlanabilmektedir. Çok sayıda çalışma, kanıta dayalı psikiyatrik tedavilerin, yüksek düzeyde hasta ve psikiyatrist memnuniyetiyle birlikte telepsikiyatri aracılığıyla güvenli bir şekilde uygulanabileceğini göstermiştir.24,25 Telepsikiyatrinin etkinliği, yetişkin hastaların yanı sıra çeşitli ruhsal bozukluğu olan gençler ile yapılan çok sayıda çalışmada da gösterilmiştir.26-28 Özellikle Amerika başta olmak üzere, pandemi sürecinde pek çok ÇERSAH kliniği telepsikiyatri uygulamalarından başarılı bir şekilde yararlanmıştır. Telefon görüşmeleri güvenilir sanal görüşmelere geçişte köprü rolü görmüş ve görüşmeler “American Academy of Child and Adolescent Psychiatry” telepsikiyatri kılavuzuna göre düzenlenmiştir. Ayrıca telepsikiyatri uygulamaları sayesinde psikiyatrik tedaviye ulaşım kolaylaşmış, tedavide gecikmeler azalmış, acil servis başvuruları azalmış, tedaviye devam artmış ve hastaların stigmatizasyonu azalmıştır.29
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın bazı kısıtlı yanları da vardır. Araştırmamızda katılımcılarla yüz yüze görüşme yapılamamış, ruhsal belirtiler öz bildirime dayalı cevaplarla değerlendirilmiştir. Ruhsal belirtileri daha detaylı tarayan herhangi bir ölçek kullanmamıştır. Ayrıca sadece 150 tıpta uzmanlık öğrencisi hekime ulaşabilmiştir. Gelecekte daha geniş katılımcı grubuyla yüz yüze görüşülerek, yapılandırılmış/yarı yapılandırılmış görüşme araçları ve ölçekler kullanılarak yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
Sonuç
Bildiğimiz kadarıyla bu anket çalışması pandemi döneminin, çocuk ergen ruh sağlığı alanına ve tıpta uzmanlık öğrencisi hekimlere etkilerini araştıran ilk çalışmadır. Uzun vadede bakıldığında pandeminin çocuk ruh sağlığı alanına etkileri belirsiz olmakla birlikte, biz bu makalede anket sonuçlarını ve kendi deneyimlerimizi paylaşarak ortak yaşanan zorlukları vurgulamak ve çözüm öneriler sunmak istedik.
Etik
Etik Kurul Onayı: Etik kurul onayı Ankara Şehir Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan alındı (karar no: 11, tarih: 15.06.2021).
Hasta Onayı: Retrospektif çalışma.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Konsept: K.A.B., E.Ç., D.B.Ö., Dizayn: K.A.B., E.Ç., D.B.Ö., Veri Toplama veya İşleme: K.A.B., B.M.Y., Analiz veya Yorumlama: K.A.B., E.Ç., Literatür Arama: K.A.B., E.Ç., B.M.Y., D.B.Ö., Yazan: K.A.B.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.