ÖZ
Amaç: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan kentinde başlayan ve hızla tüm dünyaya yayılan koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisi, küresel bir sağlık krizi haline gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, COVID-19 pandemisinin psikiyatri poliklinik konsültasyonları üzerindeki etkisini incelemektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda Mart 2019-Mart 2021 tarihleri arasında (pandemi öncesi ve pandemi dönemi) çocuk psikiyatrisi polikliniğinden istenen konsültasyonlar; başvuru semptomları, psikiyatrik tanı ve tedaviler, konsültasyon istenen klinik, yaş ve cinsiyet açısından değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmamızda 272 konsültasyonu değerlendirdik. Hastaların ortalama yaşı 11,08 yıl ve %54,8’i kız cinsiyetti. Konsültasyonların %55,9’u pandemi öncesi dönemde (n=152) istenmişti. Pandemi döneminde ortalama konsültasyon yaşı yükselmiştir (p=0,035). Pandemi döneminde anksiyete şikayeti ile konsültasyon sayısı (p=0,033) ve taburcu/sevk açısından değerlendirme talebi (p=0,037) artarken, çocuklar için özel gereksinim raporu (ÇÖZGER) değerlendirmesi (p=0,000) ve fizik tedavi ve rehabilitasyon servisinden talep edilen konsültasyon sayısı (p=0,003) azalmıştır. Pandemi sürecinde değerlendirilen konsültasyonlarda daha fazla antidepresan tedavisi başlanmıştır (p=0,012).
Sonuç: Bulgularımıza göre pandemi döneminde anksiyete şikayetleri nedeniyle daha fazla konsültasyon istendiği, daha fazla antidepresan tedavisi başlandığı ve daha az ÇÖZGER değerlendirmesi istendiği tespit edilmiştir. Pandemi ilan edilmesi ile birlikte karantina önlemlerinin alınması, esnek mesai çalışma düzeni ve uzaktan eğitim sürecine geçilmesine bağlı olarak anksiyete nedenli konsültasyonlar ve antidepresan başlanma oranı artmış olabilir. Bu durum, tıbbi hastalıklar nedeniyle yatarak tedavi gören çocukların primer tedavilerine ek olarak psikososyal destek ihtiyaçlarına işaret etmektedir.
Giriş
Çin Halk Cumhuriyeti Wuhan’da Aralık 2019’da ilk olarak ortaya çıkan ve hızlı bir şekilde yayılan koronavirüs ailesinden koronavirüs akut solunum yolu sendromu-koronavirüs-2, akut solunum yetmezliği ile giden koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) tablosuna yol açmıştır. İlk ortaya çıktığı andan itibaren birçok kişinin hayatına mal olmuş ve kısa sürede geniş bölgeleri etkileyerek bütün dünya için tehdit haline gelmiştir. Bu yeni koronavirüs ailesinin yol açtığı hastalıklar nedeni ile Dünya Sağlık Örgütü 11.03.2020 tarihinde pandemi ilan etmiştir.1 Bu yeni virüs, yüksek ölüm oranları ve yüksek bulaşıcılığı nedeniyle fiziksel rahatsızlıkların yanında ruhsal sağlık sorunlarının da ortaya çıkmasına neden olmuştur.2
Ruhsal bozuklukların çocuk ve ergenlerde görülme oranı %6,7 olarak bildirilmektedir.3 Kronik hastalığı olan bireylerde ruhsal bozuklukların sıklığı olmayanlara göre daha yüksek olarak bildirilmektedir.4-7 Çocukluk döneminde bir bedensel hastalığın varlığı, davranış bozukluğu ve duygudurum bozukluklarının ortaya çıkmasında önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir.8 Kronik hastalıkların sıklığı ile ilgili yayınlar sınırlı sayıda olsa da ABD’de yapılan bir araştırmada, çocuk ve ergenlerin %43,0-54,0’ının herhangi bir kronik sağlık sorununa sahip oldukları belirtiliyor.9, 10 Bu yüksek oranlar, psikiyatri ve genel tıp arasındaki işbirliğine dayanan, fiziksel rahatsızlıklarla psikososyal etmenler arasındaki etkileşimi inceleyen ve bir psikiyatrik disiplin olan konsültasyon liyezon psikiyatrisinin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu göstermektedir.11
Konsültasyon liyezon psikiyatrisine ihtiyaç duyulabilecek durumlardan bir tanesi de doğal afetlerdir. Afetler, bir topluluğun işleyişini bozan ve önemli kayıplara neden olabilen ani olaylardır. Çocuklar, afet sonrasında en savunmasız olanlar arasında yer alırlar. Genellikle geniş bir kitleyi etkileyen afetlerin ruh sağlığına etkisinin değişken olduğu, olumsuz etkilerinin yanı sıra kalıcı sonuçların gelişmeyebileceği de bildirilmektedir.12 Son yıllardaki afetlerin en büyüğü olan ve pandemi olarak ilan edilen COVID-19 salgınının başından itibaren, pandeminin ruh sağlığına etkisini inceleyen araştırmalar yürütülmüştür. Pandeminin ilk aylarında, hastaların sağlık kuruluşlarına ulaşımın zor olduğu aylarda araştırmacılar başvuruların yüzyüze görüşmeden, tele-tıp aracılığıyla yapılan başvurulara yöneldiğini bildirmişler.13 Başka bir çalışmada pandeminin ilk aylarında konsültasyon taleplerinde bir azalma olsa da sonraki dönemde pandemi öncesi döneme kıyasla belirgin bir artış olduğu saptanmış.14 Farklı bir sonuç olarak, çok merkezli bir çalışmada COVID-19 kısıtlamaları sırasında ve sonrasında acil psikiyatrik danışmanlık hizmetlerine başvuru sayısının pandemi öncesi döneme kıyasla azaldığı, pandeminin psikiyatrik konsültasyonlara erişimi azalttığı bulunmuş. Pandemi sürecinde farklı ülkelerdeki COVID-19 virüsüne yakalanma oranı ve vefat oranlarının psikiyatrik bir yakınma ile hastanelere yapılacak başvuruları da etkileyebileceği ifade edilmektedir.15
Pandeminin çocuk ve ergenlerin ruh sağlığı üzerine etkilerini incelen çalışmalar olsa da genelde bu çalışmalar, acil servise ve psikiyatri polikliniklerine başvuran olguların değerlendirildiği çalışmalardır.15-17 Ancak kronik hastalığı nedeniyle yatarak tedavi gören olguların değerlendirildiği çalışmalar da mevcuttur.18-20 Pandemi sürecinde kronik tıbbi hastalığı olan psikiyatrik takipteki çocuk ve ergenlerin değerlendirildiği bir çalışmada pandemi sürecinde ruh sağlığının olumsuz etkilendiğini, sinirlilik ve kaygı gibi belirtilerde artma olduğunu ve immatür davranışlar, uyku düzeninde değişiklik gibi yeni ruhsal belirtilerin eklendiği gösterilmiş.21 Ancak alanyazında pandemi öncesi ve sürecinde yatan hasaların psikiyatrik konsültasyonların karşılaştırıldığı çalışma bulunmamaktadır. Biz de literatürdeki bu veriler ışığında araştırmamızda pandemi sürecinde çocuk psikiyatrisinden istenen konsültasyonları inceleyerek ve pandemi öncesi dönem ile karşılaştırarak konsültasyon sayısı, istenme gerekçesi, psikiyatrik tanıları ve tedavilerinde farklılıkları ortaya koymayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem
Araştırmamızda 15.03.2019-15.03.2021 tarihleri arasında çocuk psikiyatrisi polikliniğinden talep edilen konsültasyonlar (yatan hasta servisleri ve acil servis) değerlendirilmiştir. Ülkemizde ilk COVID-19 enfeksiyonundan etkilenen vakanın 11.03.2020 tarihinde bildirilmiş olması nedeniyle 15.03.2020 tarihinden 1 yıl önce ve 1 yıl sonrasındaki döneme ait konsültasyonların karşılaştırılmalı değerlendirmesi planlanmıştır. Çocuk psikiyatrisi polikliniğinden talep edilen konsültasyonların (dışlama ölçütü gözetmeksizin) yakınmaları, değerlendirme sonrası aldıkları tanı, tedavi, konsültasyonların istendiği servis, olgunun yaş ve cinsiyet gibi özellikleri değerlendirilmiştir. Çalışmamız, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Girişimsel Olmayan Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu’nun 13.12.2021 tarihli 477 protokol ve 2021/24-06 sayılı kararı ile onaylanmıştır.
İstatistiksel Analiz
Tüm istatistiksel analizler Windows için SPSS sürüm 20 (IBM SPSS Statistics for Windows, Sürüm 20.0. Armonk, NY: IBM Corp.) kullanılarak yapıldı. Sürekli değişkenler ortalama ± standart sapma veya ortanca (minimum - maksimum) olarak sunuldu. Sürekli değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu tek örnekli Kolmogorov-Smirnov testi ile test edildi. Normal dağılıma uymayan sayısal değişkenlerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanıldı. Kategorik değişkenler frekans (n) ve yüzde (%) olarak sunuldu ve Pearson ki-kare testi ile analiz edildi. Tüm değerlendirmelerde p<0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Çalışmamızın bulgularına 272 olgunun konsültasyon notları değerlendirilerek ulaşılmıştır. Olguların %54,8’i kız (n=149) ve %45,2’si (n=123) erkekti. Pandemi öncesi dönemde çocuk acil servisinden ve diğer yataklı servislerden 152 konsültasyon değerlendirmesinin istendiği, pandemi sürecinde ise 120 konsültasyonun istendiği saptanmıştır. Pandemi öncesi değerlendirilen konsültasyonların yaş ortalaması 10,51±5,30 (Median-13); pandemi sonrası değerlendirilen konsültasyonların yaş ortalaması 11,82±4,76 (Median-13) olarak saptanmıştır ve aradaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,035).
Konsültasyonların istendiği servislerin dağılımına bakıldığında pandemi öncesi ve pandemi sürecinde en çok psikiyatrik değerlendirmenin çocuk hematoloji-onkoloji (%35,0), çocuk acil (%15,1) ve çocuk endokrinoloji servislerinden (%12,9) istendiği görüldü. Talep edilen konsültasyonlar pandemi öncesi ve sonrasına göre karşılaştırıldığında fizik tedavi ve rehabilitasyon servisinden istenen konsültasyonların tamamı pandemi öncesine ait olduğu, pandemi sonrası konsültasyon istenmediği ve bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulundu (p=0,003) (Tablo 1).
Konsültasyon istenme gerekçeleri değerlendirildi ve pandemi öncesi ve sürecinde konsültasyonların istenme nedenleri karşılaştırıldığında çocuklar için özel gereksinim raporu (ÇÖZGER) değerlendirilmesi (p=0,000) için istenen konsültasyonların çok büyük bir çoğunluğu pandemi öncesinde istendiği, anksiyete (p=0,033) ve taburculuk/sevk açısından değerlendirme (p=0,037) talebiyle olan konsültasyonların pandemi sonrasında daha fazla olduğu ve bu farklılıkların istatistiksel olarak da anlamlı olduğu bulundu (Tablo 2).
Konsültasyon değerlendirmeleri sonucunda konulan tanılarda pandemi öncesi ve sürecinde istatistiksel olarak bir farklılık bulunmazken (Tablo 3), tedavi başlangıcında antidepresanların (p=0,012) pandemi sürecinde daha çok reçetelendiği saptandı (Tablo 4).
Tartışma
Çalışmamızda pandemi öncesi ile pandemi sürecinde çocuk ve ergen psikiyatrisinden istenen konsültasyonların talep nedeni, istendiği servis, tanı ve başlanan tedaviler bakımından karşılaştırılarak, pandeminin yatan hastalardaki etkisi incelenmiştir. Pandemi öncesi 1 yıl ve pandemi sürecindeki 1 yıl içerisinde 17 farklı servisten toplamda 272 konsültasyonun istendiği, pandemi sürecinde konsültasyon sayısının 152/120 olarak daha az olduğu belirlenmiştir. Psikiyatrik yakınmalar ile acil servise başvuruların ilk aylarda azaldığı, ilerleyen süreçte farklı çalışmalarda arttığı ve azaldığı bildirilmektedir.14, 15Biz bulgumuzu benzer çalışmanın olmaması nedeniyle karşılaştıramamaktayız. Ancak ülkemizde pandeminin ilan edilmesi ile birlikte poliklinik hizmetlerinin sınırlandırılması, bazı yataklı servislerin pandemi servislerine dönüştürülmüş olması nedeniyle, pandemi sürecinde konsültasyon talebinin azalmış olması genel olarak yatan hasta sayısının azalmış olmasından kaynaklanmış olabilir.
Çocuk hematoloji-onkoloji servisi en fazla konsültasyon istenen servisti (sık konsültasyon istenen diğer servisler - çocuk acil servisi, çocuk endokrinoloji ve çocuk nöroloji servisleriydi). Sonuçlarımız, alanyazında çocuk ve ergen psikiyatrisi konsültasyonlarının değerlendirildiği çalışmaların sonuçları ile benzerdir.18-20,22-27 Ancak bu çalışmalarda sıklıkla “çocuk sağlığı” servislerinden en çok konsültasyonun istendiği bilgisi de yer almaktadır. 18,19,22-25,27 Bu durum çalışmaların farklı yıllarda yapılmış olmasına, çalışmanın yürütüldüğü hastanede yandal servislerinin bulunup bulunmamasına bağlı olarak verilerin gruplandırılmasından kaynaklanabilir ve bu nedenle tanımsal farklılıklar oluşmuş olabilir. Çocuk hematoloji-onkoloji servisinden istenen konsültasyon sayılarının fazla olması, hematolojik-onkolojik tanıları olan olguların hastalıklarının doğası gereği tedavilerini serviste devam ettirmeleri, pandeminin ilk aylarında da sonraki dönemde de daha uzun süreli hastane yatışlarından kaynaklanmış olabilir.
Pandemi öncesi ve pandemi sürecinde istenen konsültasyonlar talep edildikleri servislere göre karşılaştırıldı. Fizik tedavi ve rehabilitasyon servisinden istenen konsültasyonların tamamının pandemi öncesinde istendiği, belirlenen sonucun (p=0,003) da istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır. Bu sonucun pandeminin ilan edilmesi ile birlikte COVID-19 olgularının artmasına, acil durumlar dışında hastaneye başvurunun ertelenmesinin önerilmesine ve hastanelerde belli servislerin yerlerine pandemi servislerinin açılmasına bağlı olduğunu düşünmekteyiz. Bu bulgumuz fizik tedavi ve rehabilitasyon ihtiyacı olan çocuk ve ergenlerin pandemi sürecinde bu tedaviye ulaşamamış olabilecekleri şeklinde yorumlanabilir.
Çalışmamızda ulaştığımız bir diğer anlamlı bulgu ise pandemi sürecinde değerlendirilen konsültasyonların yaş ortalamasının daha yüksek olmasıdır. COVID-19 pandemisinin çocuk ve ergenlerin ruh sağlığı üzerine etkilerini inceleyen çalışmaların ele alındığı kapsamlı bir derlemede kızların ve daha büyük ergenlerin depresyona daha yatkın olduklarını bildirmişler.28 Benzer şekilde başka bir derleme yazısında daha büyük çocuklarda, ergenlerde ve kızlarda anksiyete ve depresif semptomlarında artış olduğu bildirilmiş. Psikiyatrik bir tanısı veya ek tıbbi/kronik hastalığı olan çocuk ve ergenlerde; depresyon, anksiyete ve davranış sorunlarının daha çok görüldüğü ve pandeminin etkilerinden genel olarak daha olumsuz etkilendikleri bildirilmiş.29 Ancak yazarlar COVID-19 salgınında hastalıktan etkilenme durumu dışında okulların kapalı olması, sosyal etkileşimleri kısıtlayan hükümet politikalarının da sonuçlara etkisinin olabileceği, bu nedenle sonuçların dikkatli yorumlanması gerektiğini ifade etmişler.28, 29 Alanyazındaki sonuçlar bizim sonuçlarımızla benzer olsa da konsültasyonların değerlendirildiği başka bir çalışmanın olmaması nedeniyle bir karşılaştırma yapılamamaktadır. Diğer yandan servislerde birincil tanısı nedeniyle yatarak tedavi gören hastaların yaşı konsültasyonların ortalama yaşını belirlemektedir. Daha geniş örneklemli, çok merkezli, birincil tanıların değerlendirildiği, daha geniş aile bilgileri ve sosyoekonomik düzeyi, refakatçi eşliği ve yatış süresinin de ele alınarak yürütülecek çalışmaların yapılması alanyazına önemli katkılar sunabilir.
Konsültasyon istenme nedenleri arasında çocuklar için ÇÖZGER düzenlenmesine yönelik değerlendirme taleplerinin de yer aldığı görülmüştür. Hematoloji-onkoloji, endokrinoloji ve fizik tedavi ve rehabilitasyon servislerinden ağırlıklı olmak üzere ÇÖZGER düzenlenmesi planlanan olguların kliniğimizce de değerlendirilmesi talep edilmiştir. Bu konsültasyonlardan sadece biri pandemi sürecinde istenmiştir ve pandemi öncesi ile karşılaştırıldığında bu farkın (p=0,000) istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. Pandemi sürecinde özel gereksinimli bireylerin rapor geçerlilik sürelerinin uzatılmış olması nedeniyle ÇÖZGER için değerlendirme talepli konsültasyonlar istenmemiş olabilir. Aynı zamanda esnek mesai çalışma düzenine geçilmiş olması, hastanelere acil hastaların başvurmasının önerilmesi nedeniyle hastaların hastane başvuruları azalmış olabilir. Benzer şekilde sağlık kurul heyetlerinin pandemi öncesi döneme göre daha az bir araya geliyor olması nedeniyle de ÇÖZGER düzenlenecek hastaların raporlama süreci ertelenmiş olabilir. Mevcut raporların sürelerinin uzatılması, rapor yenileme şeklinde olan başvuruları da azaltmış olabileceğinden ilk kez rapor düzenleme başvurularının azalmış/ertelenmiş olabileceği akla gelmektedir.
Pandemi süreci ve öncesinde konsültasyon istenme nedenleri karşılaştırıldığında “taburculuk/sevk değerlendirme” gerekçeli konsültasyonların pandemi sürecinde daha fazla istendiği görülmüştür (p=0,037). Bu fark pandemi sürecinde COVID-19 enfeksiyonunun bulaş riski endişesiyle kliniklerdeki tedavi ekibinin hastalarını daha kısa süreli yatırmak istemelerinden kaynaklanmış olabilir.
Sonuçlarımızda pandemi sürecinde istenen konsültasyonlarda “anksiyete” nedeniyle istenen konsültasyonlar daha fazlaydı (p=0,033). COVID-19 pandemisinin ilan edilmesi ve izleyen süreçte okulların kapanması, karantina kısıtlamalarının uygulanmasıyla birlikte pandeminin çocuk ve ergenlerin ruh sağlığına etkisini inceleyen çalışmalara ihtiyaç duyulmuştur. Ülkemizde özbildirim formları ile yürütülen bir çevrimiçi anket çalışmasında 12-18 yaş aralığındaki ergenler değerlendirilmiş ve okulların kapanmasının ve karantina kısıtlamalarının ergenlerde kaygıyı artırdığı bildirilmiştir.30 Türkiye ve Avusturya’daki 15-25 yaş aralığında olan gençlerin değerlendirildiği çok merkezli çalışmanın sonuçlarında salgının gençlerin ruh sağlığını olumsuz etkilediği, Türkiye’deki gençlerde Avusturya’daki yaşıtları ile karşılaştırıldığında kaygı ve depresyon düzeylerinin daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu fark Avusturya’da uygulanan karantina kısıtlamalarının daha esnek olması ile açıklanmıştır.31 Başka bir çalışmada salgının çocuk psikiyatrisi polikliniği başvurularına olan etkisi incelenmiş ve pandemi sürecinde anksiyete bozukluğu ve majör depresif bozukluk tanılarının arttığı bildirilmiştir.32Alanyazındaki çalışmalarda çocuk ve ergenlerdeki kaygı ve depresyon düzeyleri yüksek bulunmuş olsa da bu çalışmalar yatan hastalarda yapılmadığından bu sonuçları çalışmamızın sonuçları ile karşılaştıramamaktayız. Konsültasyon istenme nedenleri arasında “anksiyete” nedenli değerlendirme talebinin pandemi sürecinde daha fazla olduğu belirlenmiş olsa da değerlendirme sonrası konulan tanıların karşılaştırılmasında pandemi öncesi ve süreci arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Olguların primer tanılarını takip ve tedavi eden doktorları, pandemi sürecinde hastalarının davranışlarını “anksiyete” lehine yorumlayıp bu nedenle daha çok konsültasyon istemiş olabilirler.
Çalışmamızda konsültasyon sonrası konulan psikiyatrik tanılar bakımından karşılaştırma yapıldığında pandemi süreci ve öncesinde bir fark bulunamamıştır. Yatan hastalar ile olmasa da pandemi sürecinde de kronik hastalığı olan, hastaneye psikiyatrik yakınmalar ile başvuran olgularda psikiyatrik bozuklukların arttığı bildirilmiş.14-17,21 Bizim bulgularımızda psikiyatrik tanılarda farklılık olmaması, olguların hastane ortamında olmaları ve primer hastalıklarının tedavisinin devam ediyor olması nedeniyle kendilerini güvende hissetmiş olmalarından kaynaklanmış olabilir.
Değerlendirilen konsültasyonlarda en sık başlanan psikotrop ajanların antidepresanlar (en sık tercih edilen essitalopram) olduğu, pandemi öncesi ve pandemi sürecine göre başlanma oranı karşılaştırıldığında pandemi sürecinde (p=0,012) antidepresanların daha çok başlandığı saptanmıştır. Benzer bulgu ülkemizde yürütülen farklı bir çalışmada da bulunmuştur. Çocuk psikiyatrisi polikliniğine pandemi öncesi ve pandemi sürecinde olan başvuruların değerlendirildiği bir çalışmada antidepresan reçete etme oranının pandemi döneminde arttığı bildirilmiştir.32 Pandemi sürecinde konsültasyonları değerlendirme sonrası konulan psikiyatrik tanılarda pandemi öncesiyle fark olmamasına rağmen başlanan ilaç tedavilerinde antidepresanların daha çok tercih edilmiş olması durumunu değerlendirdiğimizde bu sonucun pandemi sürecinde depresif veya anksiyete semptomlarının devam etmesi/artması ve hastanın taburculuğu sonrasında tekrardan bir çocuk psikiyatrisi polikliniğine gelememe ihtimali nedeniyle semptomların kontrolünü sağlamak adına antidepresan tedavisi başlamayı daha çok tercih etmiş olabilir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın geriye dönük ve kesitsel bir çalışma olması, sadece tek merkeze ait yatan hastaların ve acil servise olan başvuruların değerlendirilmiş olması bir kısıtlılık olarak değerlendirilebilir. Ayrıca pandemi sürecine ait verilerimiz ülkemizde pandemi ilan edilen tarihten sonraki 1 yılın verileridir. Bu 1 yıllık dönem karantina kısıtlamalarının ilan edildiği, hastane başvuruları ve yatışlarının azaldığı dönemdir. Çalışmamızın alanyazına pandeminin ilk dönemine ait konsültasyonlara etkisine yönelik katkı sağladığını düşünmekle beraber, pandemi sürecinde daha uzun bir dönemi değerlendiren ve çok merkezli çalışmalarla literatüre önemli katkıların sağlanacağını düşünmekteyiz.
Sonuç
Çalışmamızda yatan hastalar ve acil servise başvuran çocuk ve ergenlerden istenen konsültasyonları değerlendirerek pandemi öncesi ve pandemi sürecinde istenen konsültasyonların istenme nedeni/tanı/tedavi bakımından karşılaştırarak pandeminin konsültasyonlar üzerine etkisini araştırdık. Sonuç olarak çalışmamızda istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık oluşturacak şekilde “anksiyete” ve “taburculuk/sevk değerlendirmesi” ile istenen konsültasyonların pandemi sürecinde, “ÇÖZGER” değerlendirmesi istenen olguların pandemi öncesinde daha fazla istendiği, fizik tedavi ve rehabilitasyon servisinden istenen konsültasyonların pandemi öncesinde istendiği, seçilen ilaç tedavisi olarak da antidepresanların pandemi sürecinde daha çok başlandığı saptandı. Bebek - çocuk - ergen - yetişkin - yaşlı her kesimin sağlık ve sosyal anlamda etkilendiği pandemi döneminde bulgularımız pandeminin erken dönemini yansıtmaktadır. Boylamsal çalışmaların verilerine göre pandemi döneminde artan depresyon ve anksiyete oranları, salgının ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi açısından önemlidir.