ÖZET
Sonuç:
Pandemi sürecinde DEHB tanılı gruptaki psikolojik etkilerin genel nüfusla benzerliği tedavi altında olmalarına bağlı olabilir. Benzer şekilde her iki grubun da ekran süresi pandemi öncesine göre anlamlı oranda artmış olsa da, gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Pandemi zamanlarında pediatrik psikiyatrik bozukluklar hakkında daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Bulgular:
Her iki grupta da ekran ve uyku zamanının arttığı, sosyal ve fiziksel aktivite zamanının azaldığı görüldü. Anksiyete ve depresyon puanları açısından iki grup arasında fark yoktu.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya DEHB tanısı konan ve herhangi bir yakınması ya da psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı çocukları ve ebeveynleri dahil edildi. Bilgi formu, hastane anksiyete depresyon ölçeği (HADÖ), çocuklarda anksiyete ve depresyon ölçeği-yenilenmiş (ÇADÖ-Y) kullanılarak veriler toplandı. Bilgi formu ve HADÖ ebeveynler tarafından, ÇADÖ-Y çocuklar tarafından dolduruldu. Çalışmaya 62 DEHB tanılı toplam 131 kişi dahil edildi.
Amaç:
Amacımız dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısı almış çocuk/ergenlerin ve ebeveynlerinin pandemi sürecinden nasıl etkilendiğini anlamaktır.
Giriş
Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisi, toplumun her seviyesinde çeşitli zorluklara neden olmaya devam etmektedir.1 Aşamalı olarak salgın tedbirleri amacıyla sosyal kısıtlamalar yapılmış ve Nisan 2020 tarihinde 20 yaş altı bireyler için sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.2 Böylece dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanılı çocuk ve ergenlerin de içinde bulunduğu bu yaş grubu tüm günlerini evde geçirmeye başlamıştır. COVID-19 salgınının zihinsel sağlık üzerine olumsuz etkileri olacağı öngörülmektedir.3 Belirsizlik kaygıyı, bilinmeyen korkusunu, stresi tetikleyebilmektedir. Mevcut küresel durumda, küçük çocuklardan yetişkinlere kadar herkesin bu duyguların bir karışımını hissedeceği ve bazılarının yeni veya potansiyel olarak zarar verici ortamlara veya durumlara maruz kalabileceği düşünülmektedir.3
DEHB; dikkatin çabuk dağılması, aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve diğer yürütücü işlevlerde bozulma ile giden nörogelişimsel bir rahatsızlıktır.4 DEHB, çocukluk çağında başlayan en yaygın psikiyatrik bozukluklardan biri olup dünya çapında yaygınlığı %5,0 ile %12,0 arasında değişmektedir.5 DEHB’li çocukların işlevselliğini desteklemek amacıyla açık komutların sağlanması ve yapılandırılmış faaliyetlere katılmaları önerilir.6 DEHB’li çocukların işlevselliklerini artırmak amacıyla ev dışında keyif aldığı sosyal veya sportif faaliyetlere katılmalarını desteklemek tedavi sürecinin parçalarından biridir.7
Ekran süresi (ES), televizyon izlemek, oyun oynamak, bilgisayar ve akıllı telefon kullanmak gibi ekran tabanlı medyayı içeren yerleşik davranışlarda geçirilen süredir.8 DEHB tanılı hastalarda yapılan bir çalışmada ekran tabanlı sedanter yaşayan çocukların TV ve diğer medyadaki hızlı değişikliklere alışabileceği ve gerçek hayattaki (örneğin okuldaki) yavaş değişikliklere dikkat etmekte zorluk çekebileceğini bildirilmiştir.9 Literatürde kaliteli ve etkileşimli ES’nin ılımlı faydaları olduğu bildirilirken aşırı ES’nin, olumsuz fiziksel, davranışsal ve bilişsel sonuçlar ile ilişkili olduğu vurgulanmaltadır.10,11 Çocukluk dönemi ES’nin, sırasıyla bir ve iki yıl sonra hiperaktivite ve dikkatsizlik için önemli bir belirleyici olduğuna dair bulgular mevcuttur.12 Amerika ve Kanada’da yapılan araştırmalar; COVID-19 başlamadan önce bile, küçük çocukların önerilenin aksine günde ortalama iki saatten fazla ekran maruz kaldığını bildirmiştir.13,14 COVID-19 salgını ile sanal bağlantı, fiziksel mesafe ve sosyal izolasyon çağı başladığı için yeni yaklaşımlara ihtiyaç doğmuştur.15
Pandemi döneminde kaygı ve depresyon belirtilerinin bireylerde arttığını gösteren araştırmalar mevcuttur.16 Bu belirtiler ebeveynlerde sınır koymaya yönelik davranışları olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle de çocuklarda hem uyku düzeni değişimi hem de ekran başında geçirdikleri sürede artış olabileceği düşünülmüştür.
Bu çalışma ile amacımız DEHB tanılı çocuk ve gençlerin salgın sürecinden nasıl etkilendiğini anlamak, salgın sürecinin ruhsal etkilerine yönelik tedbir ve tedavi yolları için bilgi toplamaktır.
Gereç ve Yöntem
Bu araştırma Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğinde, T.C. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Etik Kurulu’ndan 17.06.2020 tarih ve 407 sayılı etik onay alındıktan sonra yürütüldü. COVID-19 salgını sürecinde pandemi nedeniyle evlerinde kalan ve polikliniğimizi ilaç yazdırmak amacıyla arayan, takip ettiğimiz DEHB tanılı hastaların aileleri ve kendilerine telefonda görüşme esnasında çalışmaya gönüllü olmak isteyip istemedikleri soruldu ve gönüllü olanlar çalışmaya dahil edildi. Katılımcılardan sözel olarak onam alındı.
Sağlıklı kontrol grubu için tüm hastanede duyuru yapılarak, herhangi bir ruhsal yakınması olmayan, hastane personellerinin çocukları ve/veya başka sebeplerle hastaneye gelen ve ruhsal yakınması olmayan, çalışmaya katılmaya gönüllü çocuk/ergen ve ebeveynleri dahil edildi. Tüm veriler, kişilerin akıllı telefonlarına gönderilen Google Form anketleri (https://www.google.com/forms/about/) aracılığıyla elde edildi.
Kullanılan Ölçekler
Online gönderilen formda 3 bölüm yer almaktadır.
Bölüm 1: Bu bölüm; çocuk ve ergenlerin; isim-soy isim, yaş, cinsiyet bilgilerini, ES’leri ile ilgili bilgileri [pandemi öncesi (sokağa çıkma yasağı öncesi son 6 ay) ve sürecindeki (sokağa çıkma yasağı olduğu dönem) teknoloji kullanım süreleri, uzaktan eğitimi takip etme oranları, ebeveynlerin çocukların ekran maruziyetiyle ilgili düşünce ve davranışları, ebeveynlerin kendilerinin teknoloji kullanımıyla ilgili tutumları], çocuk ve ergenlerin pandemi öncesi ve pandemi sürecinde düzenli aktivitelere ne kadar zaman ayırdıkları (sportif ve spor dışı) ve çocuk ergenin pandemi öncesi ve sürecindeki uyku süre ve kaliteleri hakkında bilgi toplamak amacıyla literatür temel alınarak, yazarlar tarafından oluşturulmuş bir bilgi formudur. Form 20 sorudan oluşmaktadır. Sürelerle ilgili bilgi alınan sorular saat cinsinden açık uçlu sorular olarak hazırlanmıştır. Ebeveynlerin çocukların ekran maruziyetiyle ilgili düşünce ve davranışlarına yönelik bilgiler Likert tipi sorularla (olumlu etkileniyor, etkilenmiyor, olumsuz etkileniyor) ve çoktan seçmeli sorularla sorgulanmıştır. Çocuğun salgın öncesi ve sürecindeki uyku düzeni/ kalitesi beşli Likert tipi sorularla sorgulanmıştır (çok kötü, kötü, orta, iyi, çok iyi).
Bölüm 2: Bu bölümde ebeveynin kaygı ve depresyon riskini ölçmek amacıyla hastane anksiyete depresyon ölçeği (HADÖ) kullanılmıştır. Bu ölçek; Zigmond ve Snaith (1983) tarafından hastada anksiyete ve depresyon yönünden riski belirlemek, düzeyini ve şiddet değişimini ölçmek için geliştirilmiştir. Ölçeğin Türkiye’de geçerlilik güvenilirlik çalışması Aydemir ve ark.17 tarafından yapılmıştır. Ölçek, fiziksel hastalığı olmayan örneklemler için de güvenilir, geçerli ve kullanılabilirdir. Toplamda 14 sorudan oluşmaktadır. Ebeveynin doldurması istenmiştir. HADÖ’nün Türkçe formunun kesme noktaları anksiyete alt ölçeği (HAD-A) için 10, depresyon alt ölçeği (HAD-D) için 7 olarak saptanmıştır.17
Bölüm 3: Bu bölümde çalışmaya dahil edilen çocuk ve ergenlerin anksiyete ve depresyon belirtilerini taramak amacıyla çocuklarda anksiyete ve depresyon ölçeği-yenilenmiş (ÇADÖ-Y) kullanılmıştır. Bu ölçek; 2000 yılında Chorpita ve ark.18 tarafından geliştirilmiş, 2017 yılında Görmez ve ark.19 tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. Toplamda 47 sorudan oluşmaktadır. ÇADÖ-Y alt ölçeklerin puanlaması için 70 kriteri üzerinde iyi bir iç tutarlılık gösterdiği saptanmıştır.19 Bu bölüm çocuk ve ergen katılımcılar tarafından doldurulmuştur.
İstatistiksel Analiz
Çalışmada elde edilen verilerin değerlendirilmesinde, SPSS WindowsTM 23.0 (IBM Inc., Armonk, NY) paket programı kullanılmıştır. Kategorik değişkenlerin değerlendirilmesi için ki-kare testi, nicel değişkenlerin değerlendirilmesi için t-testi uygulanmıştır. Araştırmada p-değeri <0,05 anlamlı kabul edilmiştir (çift-yönlü). Verilerin normallik testlerinde Kolmogrov-Smirnov testi kullanılmıştır. Veriler arasında korelasyonu değerlendirmek için Pearson korelasyon analizi kullanıldı.
Bulgular
Çalışmaya 62 DEHB tanılı, 69 herhangi bir tanı almayan sağlıklı olmak üzere toplamda 131 çocuk ve ergen dahil edildi. Her iki grupta 50 erkek bulunmaktaydı. DEHB’li grubun yaş ortalaması 12,1 [standart sapma (SS)= 2,6] yıl iken sağlıklı grubun yaş ortalaması 11,4 (SS= 2,4) yıl olarak saptandı. İstatistiksel olarak gruplar arası yaş ve cinsiyet bakımından anlamlı fark bulunamadı.
Ekran Süresi ile İlgili Veriler
DEHB tanılı grubun ve sağlıklı grubun pandemi sürecindeki teknoloji kullanım sürelerinin, pandemi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı oranda arttığı saptandı (Tablo 1). Her iki gruptaki ES’nin değişimi karşılaştırıldığında DEHB tanılı grupta ES’nin sağlıklı gruba göre daha fazla arttığı gözlendi ancak bu oran istatistiksel olarak anlamlı değildi. Her iki grubun pandemi öncesi ve pandemi sürecindeki ortalama teknoloji kullanım süreleri (sosyal medya kullanımı, televizyon izleme ve video oyunu oynama) Tablo 1’de gösterilmektedir.
Pandemi sürecinde çocuk ve ergenlerin eğitim dışında hangi amaçla ve ne kadar süre teknoloji kullanımı olduğu araştırıldığında; DEHB’li grupta oyun oynama amaçlı 3,3 (SS=2,2) saat, sosyalleşme amaçlı 1,1 (SS=1,2) saat olduğu bulundu. Sağlıklı grupta bu süreler sırasıyla 2,4 (SS=1, 6) ve 1,2 (SS=1,3) saat olarak bulundu. Her iki grup karşılaştırıldığında pandemi sürecinde DEHB tanılı çocuklarda oyun oynama amaçlı teknoloji kullanımı sürelerinin sağlıklı gruba göre daha yüksek olduğu ve bu yüksekliğin istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p=0.008).
DEHB tanılı grubun ebeveynlerinin %85,4’ünün (n=53) ES ile ilgili sınır koyduğu ancak bu grubun %30,6’sının (n=19) bu sınıra uyduğu öğrenildi. Sağlıklı grubun ebeveynlerinin %86,0’sının (n=60) ES ile ilgili sınır koyduğu ve bu grubun %53,3’ünün (n=37) bu sınıra uyduğu öğrenildi.
Çocuk ve ergenlerin pandemi sürecinde uzaktan eğitime katılıp katılmadıkları değerlendirildiğinde; DEHB’li grubun %77,4’ü (n=48), sağlıklı grubun %92,8’i (n=64) uzaktan eğitime katıldığını bildirdi. DEHB’li grubun sağlıklı gruba göre uzaktan eğitime istatistiksel olarak anlamlı oranda daha az katıldığı saptandı.
Ekran Dışı Aktivitelerde Geçirilen Süreler
Her iki grupta spor ve sosyal aktivitelerde geçirilen sürenin pandemi sürecinde istatistiksel olarak anlamlı oranda azaldığı saptandı. Spor ve sosyal aktivitelerde geçirilen sürenin değişimi DEHB tanılı grupta, sağlıklı gruba göre daha fazlaydı ancak bu oran istatistiksel olarak anlamlı değildi (Tablo 2).
Uyku
Grupların pandemi öncesine göre uyku sürelerinin istatistiksel olarak anlamlı oranda arttığı saptandı. Her iki grupta uyku sürelerinin değişimi karşılaştırıldığında, DEHB tanılı gruptaki değişimin sağlıklı gruba göre daha az olduğu ancak bu oranın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptandı (Tablo 2).
DEHB’li grubun ebeveynlerinin %72,6’sı (n=45) çocuklarının pandemi öncesi uyku kalitelerinin iyi ve çok iyi olduğunu belirtti. Pandemi sürecinde ise bu oranın %46,5 (n=29) olduğu saptandı. Sağlıklı grubun ebeveynlerinin %78,2 (n=54) si çocuklarının pandemi öncesi uyku kalitelerinin iyi ve çok iyi olduğunu belirtti. Pandemi sürecinde ise bu oranın %59,4 (n=41) olduğu bulundu.
Pandemi sürecinde DEHB tanılı çocukların; uyku kalitesi iyi-çok iyi olanlar ile orta-kötü olanların ES arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Sağlıklı çocukların uyku kaliteleri ve ES arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.
Çalışmaya katılan tüm çocuk ve ergenlerin; sosyal faaliyet, spor faaliyetleri ve uyku süreleriyle ilgili ayrıntılı veriler Tablo 1’de gösterilmektedir.
Ebeveyn Kaygı ve Depresyon Düzeyleri
DEHB tanılı grubun ebeveynlerinin %91,9’unun, sağlıklı grubun ebeveynlerinin %97,1’inin HAD-A kesme puanının altında olduğu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı saptandı. DEHB tanılı grubun ebeveynlerinin %66,1’inin, sağlıklı grubun ebeveynlerinin %65,2’sinin HAD-D kesme puanının altında olduğu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı saptandı (Tablo 3).
Her iki grubun ebeveynlerinin kaygı ve depresyon düzeyleri, çocukların ES’leriyle korelasyon göstermedi. DEHB tanılı çocukların bireysel spor aktivitelerinde geçirdikleri süre ile ebeveynlerinin depresyon ve anksiyete düzeyleri arasında korelasyon saptanmadı.
Sağlıklı çocukların ebeveynlerinin depresyon puanları bireysel spor aktivitelerinde geçirdikleri süreyle negatif korelasyon gösterdiği saptandı (r=-0,338, p=0,005).
Her iki grubun ebeveynlerinin anksiyete ve depresyon düzeyleri ile çocukların uyku kaliteleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı.
Çocuk Kaygı ve Depresyon Düzeyleri
Her iki grupta anksiyete bozukluklarının alt ölçek puanları (ayrılık anksiyetesi, yaygın anksiyete, panik bozukluk, sosyal fobi) ve depresyon puanları karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (Tablo 4).
Çalışmaya katılan tüm çocuk ve ergenlerin ekran maruziyet süresi ile depresyon ölçek puanları arasında pozitif korelasyon saptandı (r=0,20, p=0,022).
DEHB tanılı grupta ekran maruziyet süresi ile yaygın anksiyete alt ölçek puanları arasında pozitif korelasyon saptandı (r=0,33, p=0,009).
Tartışma
Araştırmamızın amacı; DEHB tanılı çocuk ve gençlerin salgın sürecinden nasıl etkilendiğini anlamak, evde kaldıkları sürede değişen davranışlarla hangi değişkenlerin ilişkili olabileceğini incelemektir. Temel olarak; her iki grupta da ekran tabanlı teknoloji kullanım sürelerinin ve uyku sürelerinin, pandemi öncesine göre kıyaslandığında pandemi sürecinde istatistiksel olarak anlamlı oranda arttığı, spor ve spor dışı sosyal aktivite sürelerinin azaldığı saptanmıştır. Literatürde bildiğimiz kadarıyla COVID-19 pandemisi sürecinde DEHB’li grubun ekran tabanlı teknoloji kullanım sürelerini değerlendiren başka çalışmaya rastlanılmamıştır.
Yakın zamanda Türkiye’de 6-17 yaş arası psikiyatrik bozukluk tanısı olan çocuklarda ekran kullanım alışkanlıklarını değerlendiren kesitsel bir çalışmada DEHB tanılı grubun sağlıklı gruba göre daha uzun ES’ye sahip olduğu bildirilmiştir.20 Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak DEHB tanılı grubun pandemi sürecinde de sağlıklı gruba göre ekran maruziyetinin daha uzun olduğu saptanmıştır. Bunun yanında pandemi öncesine göre her iki gruptaki ES değişiminin benzer olması tüm popülasyonun süreçten benzer şekilde etkilendiğini akla getirmektedir.
Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak tüm çocukların depresyon ölçek puanı arttıkça ES’lerinin de arttığı ve pozitif korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Anksiyete puanlarından ise sadece yaygın anksiyete bozukluğu alt ölçek puanı ile ES arasında pozitif korelasyon olduğu saptanmıştır. Dubey ve ark.21; COVID-19 salgını kitle karantinasına yol açarak; enfeksiyon korkusu; can sıkıntısı; öfke; hüsran; arkadaşlar, sınıf arkadaşları ve öğretmenlerle iletişim eksikliği; finans ve kişisel alan eksikliği; gibi sebeplerle depresyon riski ile ilişkili olabileceğini bildirmiştir. Yakın zamanda yayınlanmış meta-analizde çocukların depresyon düzeyleri ile ES’lerinin pozitif korelasyon gösterdiği bildirilmiştir.22,23 Cao ve ark.,24 11- 16 yaş arasındaki çocuk ve ergenlerde depresyon-anksiyete belirtileri ile ES arasında pozitif bir ilişki bildirmiştir. 2019 yılında yayınlanan bir derlemede de depresif belirtiler ile ES arasında orta derecede güçlü bir ilişki olduğunu bildirilmiştir.25 COVID-19 sürecinde ekran zamanı ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi erişkinlerde araştıran kesitsel bir çalışmada günlük ES ile kötü ruhsal sağlığının ilişkisinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır.26 Verilerimiz yazınla uyumludur.
DEHB’nin dürtüsellik, dışadönüklük, disinhibisyon ve düşük benlik saygısı gibi özelliklerinin; internet kötüye kullanımı ile ilişkili olabileceği bildirilmektedir.22,27-29 Çalışmamızda DEHB’li çocuk ve gençlerin, sağlıklı kontrol grubuna göre evde kaldıkları süre boyunca teknolojiyi daha çok eğitim dışı aktiviteler için kullanması, ebeveynlerinin ES ile ilgili koyduğu sınıra daha az uyması ve uzaktan eğitime daha az katılmış olması da bu çocukların dürtüselliği ile ilişkili olabilir ve literatürle uyumludur.
Çin’de evde izolasyon sırasında yetişkinlerin %75,2’si uyku kalitelerini çok iyi olarak, %65,0’i yaşam kalitelerinden memnun olduklarını bildirdi.30 Moore ve ark.31 COVID-19 pandemisi sırasında çocuklar ve gençlerin fiziksel aktivite sürelerinin azaldığını, ES’lerinin ve uyku sürelerinin arttığını bildirmiştir. Huang ve Zhao32 COVID-19 salgını sırasında Çin halkında kötü bir uyku kalitesi olduğunu bildirmiştir. DEHB’li bireylerin bu büyük değişim ve belirsizlik döneminde ilaç kullanımı ve birlikte ortaya çıkan psikopatolojiler nedeniyle uyku/uyanıklık döngülerinin daha fazla etkilenebileceği belirtilmiştir.33 Araştırmamız literatürle uyumlu olarak gençlerin fiziksel aktivitelerinde azalma, uyku sürelerinde artma saptamıştır. Ancak beklenildiği gibi DEHB’li grup sağlıklı gruba göre daha çok etkilenmemiştir. DEHB tanılı grup polikliniğimizde takip edilen ve tedavi almakta olan grup olduğu için sağlıklı grup ile benzer özellikler göstermiş olabileceği düşünülmüştür. Her iki grupta etkilenme olması sebebiyle hem sağlıklı grubun hem de DEHB tanılı çocukların evde kaldıkları sürede sportif faaliyetlerde, sosyal faaliyetlerde geçirdikleri sürenin desteklenmesi, uyku süresi ve kalitesini etkileyen faktörlerle çalışılması gerekmektedir. COVID-19 pandemisi sürecinde kısa uyku sürelerinin olumsuz etkilenmiş ruh sağlığı ile önemli ölçüde ilişkili olabilir.34 Çin’de ergenlerin COVID-19 sırasında yetişkinlere göre daha yüksek depresif semptom insidansına sahip olduğu saptanmıştır.35 Kılınçel ve ark.36 Türkiye’de salgın sürecinde evde kalmakla birlikte çocukların anksiyete, depresyon ve yalnızlık seviyelerinde artış olduğunu, riskli grupların belirlenmesi gerektiğini bildirmişlerdir. Araştırmamızda DEHB’li grup ile sağlıklı grubun kaygı ve depresyon puanları arasında beklenenin aksine anlamlı fark olmaması, DEHB’li grubun tedavi altında olmasına, okul stresinin ortadan kalkmasına bağlı olabilir. Benzer şekilde Fransa’da COVID-19 salgınında ebeveynlerin çoğu DEHB tanılı çocuklarının iyilik hallerinde artma olduğunu bildirmiştir.37 Yazarlar bu durumun temelde okulla ilgili kaygıda azalma olmasına, ebeveynlerin çocuklarının yaşadığı zorluklar konusunda artan farkındalıklarına, ebeveynlerin çocukların ritimlerine esnek bir şekilde uyum sağlamasına bağlı olabileceğini düşünmüştür.37
Shigemura ve ark.38; COVID-19 salgını sürecinde halkın bilinmezliğin getirdiği korku, çarpık tehlike algılaması gibi deneyimleri yaşayarak, stres tepkileri (uykusuzluk, öfke, maruz kalmayanlarda bile aşırı hastalık korkusu), riskli davranışlar (alkol ve tütün kullanımının artması), çeşitli ruhsal bozukluklar (travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete bozuklukları, depresyon, somatizasyon) geliştirebileceğini belirtmişlerdir. Çalışmamızda her iki grubun ebeveynlerinin depresyon ve anksiyete ölçek puanları literatürle uyumsuz olarak yüksek oranda eşik altı saptanmıştır. Ebeveynlerin ekran zamanı yönetimi ile ilgili suçluluk ve yetersizlik duyguları süreçte kaygı ve depresyon puanlarının yükselmesine neden olabileceği belirtilmektedir.39 Araştırmamızda DEHB tanılı grubun ebeveynlerinin ES ile ilgili koyduğu sınıra anlamlı oranda uyulmadığı saptanmasına rağmen ebeveynler arasında anksiyete ve depresyon puanları açısından fark saptanmamıştır. Ebeveyn anksiyete ve depresyon düzeylerinin düşüklüğü; çocukların anksiyete ve depresyon belirtilerinde her iki grup arasında anlamlı fark çıkmamasını etkiliyor olabilir. Ebeveyn iyilik halinin artırılmasına yönelik tedbirler ile çocukların da iyilik halinin artabileceği düşünülmüştür.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın en büyük kısıtlılığı araştırma esnasında pandemi öncesi döneme ait veriler ailelerin geçmişe yönelik değerlendirmesi şeklinde elde edilmiştir. Diğer yandan çalışmayla elde ettiğimiz pandemi sürecine ait verilerimiz pandemi sonrası ile karşılaştırılabilecek yeni çalışmalara ışık tutabilir.
Sonuç
Sonuç olarak pandemi sürecinde DEHB tanılı grupta ruhsal etkilenme genel toplumla benzerdir ancak ekran ile ilgili kurallara uymama ve eğitim dışı ES daha fazladır. Ek olarak DEHB tanılı grup uzaktan eğitimi de daha az takip edebilmiştir. Elde edilen bulgular çalışmamızın sınırlılıkları çerçevesinde yorumlanmalıdır. İlk olarak, katılımcıların ekran zamanları öz bildirim olarak öğrenilmiştir ve buna bağlı bulgularda potansiyel bir öz bildirim yanlılığı meydana gelmiştir. İkincisi analizler kesitseldir ve bu nedenle mevcut pandemi sırasında ES ve ruh sağlığı yörüngelerini belirlemek tam anlamıyla mümkün değildir. Ek araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Gelecekteki pandemilere özgü ruhsal destek organizasyonları kurulması, ekran maruziyetini azaltacak politikalar ile tüm toplumu kapsayan çalışmalar yapılması, DEHB’li grubun uzaktan eğitime katılmasını artıracak stratejiler geliştirilmesi önerilir.
Etik
Etik Kurul Onayı: Manisa Celal Bayar Üniversitesi Top Fakültesi Sağlık Bilimleri Etik Kurulu’ndan 17.06.2020 tarih ve 407 sayılı etik kurul onayı alınmıştır.
Hasta Onayı: Sözel olarak onam alındı.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulunda ve editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: A.D.U.Ç., B.Ç., M.K.K., Konsept: A.D.U.Ç., Ş.Y.S., Ö.B., H.K., Dizayn: A.D.U.Ç., Ş.Y.S., Ö.B., H.K., Veri Toplama veya İşleme: A.D.U.Ç., B.Ç., M.K.K., Analiz veya Yorumlama: Ş.Y.S., B.Ç., Literatür Arama: A.D.U.Ç., Ş.Y.S., B.Ç., Yazan: A.D.U.Ç.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.