ÖZET
Amaç:
Bu araştırmada ergenlerde bilişsel odaklı psikoeğitim programının kaygı düzeyi ve bilişsel hatalara etkisini incelemek ve koruyucu ruh sağlığı hizmetinin öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Program, bilişsel-davranışçı yaklaşıma göre 6 seans, plasebo grubu için yapılan eğitimse 3 seans olarak düzenlenmiştir. Çalışma için İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden izin alınarak Şişli’deki iki okuldan 416 öğrenciye tarama testleri uygulanmıştır. Taramada Çocuklar için Olumsuz Bilişsel Hatalar Ölçeği (ÇOBHÖ) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) kullanılmıştır. Psikoeğitim programının kaygı düzeyi ve bilişsel hatalara etkisini değerlendirmek amacıyla öntest ve sontestte BAÖ ve ÇOBHÖ kullanılmıştır. Grupların kaygı ve bilişsel hata düzeyini karşılaştırmak için 3x2 tekrarlı ölçümler için varyans analizi ve çoklu karşılaştırmalar için Tukey testi yapılmıştır.
Bulgular:
Deney grubunda, kontrol ve plasebo grubuna göre kaygı ve bilişsel hata düzeyinde anlamlı olarak azalma görülmüş (p<0,05); plasebo grubunda düşüş olduğu ancak istatistiki anlamlılık düzeyine ulaşamadığı bulunmuştur (p>0,05).
Sonuç:
Psikoeğitim programının ergenlerde kaygı ve bilişsel hatayı azaltmada etkili olduğu gösterilmiş ve programın koruyucu ruh sağlığı açından önemi saptanmıştır. Çocuk ve ergenlerde anksiyete ile bilişsel hata arasındaki ilişkiler konusunda yapılacak kapsamlı deneysel çalışmalara ihtiyaç vardır.
Giriş
Kaygı (anksiyete) normal gelişimin bir parçasıdır ve belli düzeyler arasında amaca yönelik etkinlik, tehlikelere karşı korunma ve canlılığın devamı için gerekli bir deneyimdir.1 Çocukların korku ve kaygılarını kontrol edebilme algıları, gelişim sürecinde deneyimleri ve bu deneyimlerle ilgili öznel değerlendirmeleri aracılığıyla gelişir.2 Olumsuz duygusal deneyimlerin bilişsel süreçleri bozucu etkisi dolayısıyla3 uygun düzeyin üzerinde yaşanan kaygının yönetilmesinde zorlanılmaktadır.1 Bunun sonucunda yoğun kaygı yaşayan kişiler, günlük yaşamlarında nesnel bir tehdit olmasa da öznel tehlike algıları nedeniyle tetiktedirler.4 Tetikleyici olaylarla tehlike şemaları aktive olur. Ve şemaların içeriğiyle tutarlı olarak çevredeki olaylar yorumlanır, bu da olumsuz değerlendirmelere ve nihayetinde bilişsel hatalara neden olur.5 Tehlikeyi azaltmak için kaçınmaya ve güvenlik algısını destekleyecek davranışlara yönelinse de, bu davranışlar çelişkili olarak anksiyete bozukluğu belirtilerinin şiddetlenmesi ve kalıcılaşmasına hizmet etmektedir.5
Anksiyete bozuklukları çocuk ve ergenlerin en yaygın sorunlarından biridir.6-8 Yurt dışında çocuk ve ergenler üzerinde yapılmış epidemiyolojik çalışmalarda anksiyete bozukluğu yaygınlığının %2,4-17,79 arasında olduğu belirtilmiştir. Geniş örneklemli (n>10,123) güncel bir çalışmada ise %30,9 oranı ile anksiyete bozukluğu ergenlerde en sık rastlanan psikopatoloji10 olarak bulunmuştur. Anksiyete bozuklukları çoğunlukla çocukluk veya ergenlikte başlayıp, genelde süreğenleşmekte veya belirtilerin alevlenip yatıştığı dönemlerle gitmektedir.11 Bu bozukluklar birey, aile, okul ve toplum yaşamını olumsuz etkilediğinden çocuklarda ruhsal bozukluklar, özel olarak da anksiyete bozukluklarının bilişsel süreçlerle etkileşimi üzerine araştırmalar giderek önem kazanmaktadır.12,13
Bilişsel hatalar, anksiyete bozukluğunun oluşması ve sürdürülmesinde önemli rol oynar.14,15 Bu hatalar bilişsel işlevde bir eksikliği yansıtmamakta, daha çok düşünce süreçlerinde çarpıtmalar/ön yargıları içermektedir.13,16,17 Bilişsel çarpıtmaları olan çocukların çevreden alınan bilgiyi yanlı ve işlevsiz olarak işleyebildiği, çevresel uyarıları yanlış algılayabildikleri ve bu çarpıtmaların anksiyete, depresyon gibi bozukluklara yatkınlık oluşturduğu düşünülmektedir.18-20 Günümüze kadar yürütülmüş olan çalışmalar kaygı ve özgün bilişsel hatalar arasında, olasılıkla çocukluk çağı anksiyete bozuklukları için daha belirgin ilişkiler olduğunu belirtmiştir.13,21-24 Beck ve ark.25 yedi tür bilişsel hata tanımlamış, Leitenberg ve ark.26 bunlardan dördünün anksiyeteyle ilişkili olduğunu belirtmiştir: Aşırı genelleme (bir olay olumsuz bir şekilde sonuçlanırsa her olayın benzer sonuçlanacağına inanmak); seçici soyutlama (bir durumun sadece olumsuz özelliklerine odaklanma ve inanma); kişiselleştirme (kendini başarısızlık gibi tüm kötü şeylerden sorumlu tutmak); ve felaketleştirme (olması muhtemel olaylar içinden daima en kötüsünün olacağını düşünmek).25
Bilişsel terapi çeşitli bilişsel, davranışsal, kişilerarası ve duygusal tepkileri içeren karmaşık bir modeldir.17 Anksiyete bozukluklarının tedavisi ve önlenmesine yönelik bilişsel davranışçı terapinin (BDT) etkinliği kanıtlanmış16 olmakla birlikte, Beck’in modelindeki “bilişsel yapıların özgünlüğünü” farklı örneklemlerle ve ideal olarak kontrol grupları ile karşılaştırmalı olarak aydınlatabilecek çalışmaların azlığından bahsedilmiştir.13 Var olan deneysel çalışmalar, ergenlerde anksiyete bozukluklarında bilişsel davranışçı yönelimli erken müdahale programlarının hatalı bilgi işleme süreçlerini değiştirebileceğini, bozuklukların gelişimini önleyebileceğini, semptomları azaltıp/ortadan kaldırabileceğini düşündürmektedir.27,28 Tanı alan ve almamış çocuklara BDT uygulandığında, başa çıkma yeteneklerinin geliştiği ve bir yıllık takip sonunda kazançların korunduğu görülmüştür.16 Yine ergenlerde müdahale sonrasında sosyal anksiyete belirtileri ve bilişsel hatalarda azalma görülmüştür.29 Bilişsel hatalar ve kaygı bozukluğu ilişkisi üzerine verilerin gücüne rağmen, ülkemizde anksiyete bozukluklarını önlemede bilişsel hataların rolü üzerine yürütülmüş deneysel çalışmalar kısıtlıdır. Mevcut çalışma, ergenlerdeki kaygı ve bilişsel hataları ele alması, önleyici ruh sağlığına dönük bir müdahale programı sunması ve ayrıca bu müdahale programının öntest-sontest, kontrol ve plasebo gruplu deneysel desende sınanmış olması bakımından özgündür.
Pratikte anksiyete bozukluklarının BDT müdahalesinde bilişsel çarpıtmalar için psikoeğitim yaygındır. Psikoeğitim açıklanamaz gibi görünen kaygı epizotlarını açıklamada yardım eden, otomatik düşünceler ve bilişsel hata türleri hakkında yapılan bilgilendirmedir.30 Psikoeğitim, ekonomiktir ve kısadır. Bu bakımdan kaygı ve bilişsel hataların ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda koruyucu ruh sağlığı hizmeti olarak ergenlikteki bilişsel hataların çalışılmasında ve ergenlerin kaygı bozukluğu geliştirme riskini azaltmada pratiktir. Bu ve benzeri çalışmalar okul ortamında kolayca uygulanabilir olması ile damgalanma riskini de azaltabilir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı ergenlikte bilişsel odaklı psikoeğitim programının kaygı düzeyi ve bilişsel hatalara olan etkisini ortaya koymak ve koruyucu ruh sağlığı hizmetinin önemini göstermektir.
Gereç ve Yöntem
Araştırmanın Modeli
Araştırma öntest-sontest, kontrol ve plasebo gruplu deneysel desende tasarlanmıştır. 3x2 faktörlü “son faktörde tekrarlı ölçüm” desen kullanılmıştır. “3” grupları (deney/psikoeğitim alan, kontrol/müdahalenin olmadığı, plasebo/psikoeğitim görünümlü-mesleki rehberlik), “2” yapılan ölçüm sayısını göstermektedir.
Katılımcılar
Hem İstanbul Valiliği ve hem de Maltepe Üniversitesi Etik Kurulu’ndan (karar no: 63316977/900-734, tarih: 24.08.2015) araştırma izni alınarak, 2015 eğitim-öğretim yılında, orta sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerin çocuklarının okuduğu Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı iki okulun 7. sınıflarıyla yapılmıştır. Katılımcılar 13 yaşındaki öğrencileri içermiştir. Tarama çalışmasına 416 öğrenci katılmıştır. Gruplara katılma kriterlerini karşılayan 99 öğrencinin ebeveyninden yazılı onam alındıktan sonra, öğrenciler deney, kontrol ve plasebo gruplarına atanmıştır. Ancak 8 öğrenci (deney=5, kontrol=3) çalışmayı sürdüremediğinden çalışmanın katılımcıları 91 (deney=30, kontrol=31, plasebo=30) öğrenciden oluşmuştur. Gruplara katılma kriterleri şunlardır: gönüllü olmak, ebeveyn izni, ÇOBHÖ’den 55 ve üzeri puan almak, BAÖ’den 8 (hafif belirti) ve üzeri puan almak, psikiyatrik tanı almamış olmak ve psikolojik danışmanın değerlendirmesi. Çalışmaya dahil edilen öğrencilerin her biri okul psikolojik danışmanının değerlendirmesine tabi tutulmuştur. Kaygı ya da farklı bir nedenle tanı almamış olsa da ruhsal destek alan ergenler çalışmadan dışlanmıştır.
Veri Toplama Araçları
Çocuklar İçin Olumsuz Bilişsel Hatalar Ölçeği (ÇOBHÖ): Leitenberg ve ark.26 tarafından geliştirilmiş, beşli Likert tipi, 24 maddelik ölçektir. Aşırı genelleme, felaketleştirme, kişiselleştirme ve seçici soyutlamayı içeren ölçekten yüksek puan almak bilişsel hatanın düzeyinin yüksekliğini gösterir. Suadiye ve Aydın23 güvenirlik ve geçerlilik çalışmasında alfa değerini 0,91, iki yarım ters güvenirliği 0,87, Karakaya ve ark. 22 alfa katsayısını birinci uygulamada 0,82, ikinci uygulamada 0,79 ve test-tekrar test korelasyonunu 0,87 olarak bulmuşlardır. Faktör analizi sonucunda felaketleştirme, seçici algılama ve bireyselleştirme olarak üç faktör elde edilmiş; özgün ölçekteki aşırı genelleme faktörünün diğerleri altında toplandığı belirtilmiştir.
Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ): BAÖ31 21 maddeden oluşan, 0-3 arası puanlanan Likert tipi bir ölçektir. Toplam puanın yüksekliği kişinin yaşadığı anksiyetenin yüksekliğini gösterir. Geçerlilik ve güvenirlik çalışmasında iç tutarlık katsayısı 0,93 bulunurken, madde-toplam puan korelasyon katsayıları 0,45-0,72 arasındadır.32 Ölçeğin test-tekrar test güvenirlik katsayısıysa 0,57 olarak bulunmuştur. BAÖ psikiyatride yatarak tedavi gören ergenlerde33 klinik uygulamada,34 ayaktan görülen hastalarda6 ve ergen örneklemlerinde35 kullanılabilmektedir.
Kişisel Bilgi Formu (KBF): Katılımcıların cinsiyeti, nerede ve kiminle yaşadığı, anne-babasının eğitimi, ekonomik ve çalışma durumu, kardeş sayısı ve psikiyatrik öykü bilgilerini içeren, araştırmacı tarafından oluşturulmuş bir formdur.
İşlem
Tarama çalışması 2015 yılında Şişli’deki okullardan uygun koşulları sağlayan ikisinde, sınıf ortamında, araştırmacı ve rehber öğretmen tarafından okulun 7. sınıflarına, psikoeğitim programının uygulanmasından bir hafta önce yapılmıştır. Tarama çalışmasında KBF, ÇOBHÖ ve BAÖ uygulanmış olup rehber öğretmene testlerin yönergelerinin eğitimi araştırmacı tarafından verilmiştir. Katılım ölçütlerine uygun olanlar (bakınız: katılımcılar) gruplara atanmıştır (deney=35, kontrol=33, plasebo=31). Uygulamalar bittikten bir hafta sonra son ölçümler araştırmacı ve psikolojik danışmanlar tarafından alınmıştır. Kontrol ve plasebo grubu için çalışma bittikten sonra etik ihlale neden olmamak için psikoeğitim yapılmak istenmiş, ancak müracaat eden sadece iki öğrenci olduğundan psikoloğa yönlendirilmiştir.
Psikoeğitim programı: Psikoeğitim programı “Bilişsel Terapi Temel İlkeler ve Ötesi”,36 “Bilişsel Yaklaşımda Anksiyete Bozuklukları”5 ve “Gevşeme Egzersizleri”37 kitaplarından yararlanılarak hazırlanmıştır. Psikoeğitim programı duygu, düşünce, davranış ve bilişsel hatanın tanımlanmasına, bilişsel hatayı kişinin kendinde fark etmesine, anksiyete belirtilerinin azaltılmasına yönelik bazı tekniklerin tanıtılması ve sorunlarıyla baş edebileceklerine dair inançlarının güçlendirilmesini içermektedir. Plasebo grubuna uygulanan 3 seanslık mesleki rehberlik çalışması ise ilgi ve yeteneklerinin fark edilmesine yönelik psikoeğitim ve Holland’ın mesleki tercih envanterinin uygulanmasını içermektedir.
Süreç: Deney grubuna psikoeğitimi 6 hafta boyunca haftada bir gün, 50 dakika olarak aynı sınıfta, klinik psikoloji yüksek lisans programından bir psikolog uygulamıştır. İlk seansta protokol (aydınlatılmış onam katılımcılara verilmiş ve imzalatılmış) ve amaç; ikinci seansta problem tanımlanarak örneklendirilmesi ve üyelerin problemi kendi durumlarıyla ilişkilendirmeleri; üçüncüde düşünce, duygu ve davranışın tanımlanması, kendi problem durumlarıyla ilişkilendirilmesi; dördüncü seansta düşünce-duygu-davranış ilişkisinin kurulması, hatalı düşünceleri fark ederek bilişsel hatanın tanımlanması; beşinci seansta baş etme stratejileri, kaçınma tepkilerinin fark edilmesi, alternatif davranışlar, nefes egzersizi; altıncı seanstaysa seansların özeti yapılarak program sonlandırılmıştır. Plasebo grubuna uygulanan mesleki rehberlik çalışması; 3 hafta boyunca haftada bir gün, 50 dakika yapılmıştır. Okul şartları nedeniyle, müdahale grubu ile eş sürede planlanan mesleki rehberlik üç seans olarak uygulanabilmiştir.
Uygulayıcı: Programı her hafta aynı kişi uygulamıştır. Uygulayıcı klinik psikoloji yüksek lisans öğrencisi olup teorik olarak BDT eğitimini tamamlamış ve bir yıl boyunca haftada 4 saat BDT süpervizyonu almıştır.
Ev ödevi: İki, üç ve dördüncü oturumlarda deney grubuna ev ödevi verilmiştir. İkinci seansta ergenlere kendi yaşamlarında kaygılandıkları durumları kaydetme, 3. seansta kaygılandıkları durumla ilişkili duygu ve düşüncelerini kaydetme ve 4. seansta ise kaygılandıkları olaya dönük duygu düşünceleri ile verdikleri tepkileri kaydetme ev ödevi olarak verilmiştir. Bu çalışmada katılımcıların ev ödevini yapma oranı %69,5’tir.
Pekiştireç: Seansların son 15 dakikası eğlenceli aktiviteye ayrılmıştır. Eğlenceli aktivite olarak gruplar halinde atasözü tamamlama (“Ağaç … eğilir.” gibi) ve kelime oyunları (“PS-KO-OJ-“ gibi) gibi oyunlar oynanmıştır. Haftanın kazanan grubuna çikolata ve 6 haftanın sonunda en çok kazanan gruba birer kupa hediye edilmiştir.
İstatistiksel Analiz
Verilerin analizinde SPSS for Windows Versiyon 15.0 (SPSS Inc, Chicago, IL) paket programı kullanılmıştır. Değişkenler arasında ilişki derecesini ve yönünü görmek amacıyla Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Deney, kontrol ve plasebo gruplarındaki katılımcıların BAÖ ve ÇOBHÖ’den aldıkları öntest ve sontest puanlarına ait bulgular 2 (öntest-sontest) x3 (deney-kontrol-plasebo) tekrarlı ölçümler için varyans analizi ve çoklu karşılaştırmalar için Tukey testiyle analiz edilmiştir. Öntest ve sontest, denek-içi tekrarlayan değişken, grup ise gruplar-arası değişken olarak analize girmiştir. İstatistiksel anlamlılık için p<0,05 değeri kabul edilmiştir.
Sonuçlar
Araştırma katılımcıları, katılma kriterlerini karşılayan 13 yaşındaki, 59’u (%64,84) kız (deney=19, kontrol=24, plasebo=16), 32’si (%35,16) erkek (deney=11, kontrol=7, plasebo=14) ergenlerden oluşmuştur. Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine ait değerlendirmeler Tablo 1’de gösterilmiştir.
Değişkenler arasında ilişki derecesini ve yönünü görmek amacıyla yapılan Pearson korelasyon analizine göre kaygı ve bilişsel hata değişkenleri pozitif yönde orta (r=0,42, p=0,000), felaketleştirme ve kişiselleştirme değişkenleri pozitif yönde yüksek (r=0,64, p=0,000), felaketleştirme ve seçici soyutlama değişkenleri pozitif yönde yüksek (r=0,60, p=0,000), seçici soyutlama ve kişiselleştirme pozitif yönde yüksek derecelerle ilişkilidirler (r=0,53, p=0,000).
BAÖ puanları arasında öntest ve sontest ortalamalarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur [F(2,88)=3,339, p<0,05]. BAÖ puanlarının öntest-sontest ve gruplar arasındaki etkileşimi anlamlıdır (Wilk’s l= 0,852, F(2,88)=7,657, p=0,001, h²=0,148) (Tablo 2). Farklılık, deney ve kontrol grubundan kaynaklanmaktadır (p=0,037). Deney grubundaki öğrencilerin öntest (M=17,33) ve sontestte (M=11,57) aldıkları BAÖ puanları kontrol grubunun öntest (M=18,45) ve sontest (M=21,77) puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmıştır (Şekil 1).
Tablo 2’de görüldüğü üzere, ÇOBHÖ öntest ve sontest ortalamalarının, deney, kontrol ve plasebo gruplarında psikoeğitim programına bağlı olarak değişimi incelendiğinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlılık vardır [F(2,88)=3,660, p<,05)]. Gruplar arası etkileşim anlamlıdır [Wilk’s l=0,728, F(2,88)=16,452, p=0,000, ƞ²=0,272] (Tablo 2). Deney grubunun öntest (M=73,57) ve sontest (M=51,37) ÇOBHÖ puanları, kontrol grubunun öntest (M=72,42) ve sontest (M=72,10) puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmıştır (Şekil 2).
ÇOBHÖ’nün 3 alt ölçeğinden (felaketleştirme, seçici soyutlama-algılama ve kişiselleştirme) biri olan ÇOBHÖ-felaketleştirme (ÇOBHÖ-F) puanlarına bakıldığında deney, kontrol ve plasebo grupları [F(2,88)=3,660, p<0,05)] ve grupların etkileşimi anlamlıdır [Wilk’s l=0,754, F (2,88)=14,377, p=0,000, h²=0,246]. Kontrol ve plasebo gruplarında felaketleştirme son ölçüm puanlarında artma gözlemlenmiş olsa da deney grubundaki öğrencilerin öntest (M=26,40) ve sontest (M=18,23) ÇOBHÖ-F puanları kontrol grubunun öntest (M=25,00) ve sontest (M=25,97) puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmıştır.
ÇOBHÖ-kişiselleştirme (ÇOBHÖ-K) puanlarına bakıldığında deney, kontrol ve plasebo grupları arasında istatistiksel olarak anlamlılık vardır [F(2,88)=3,812, p<0,05)]. Gruplar arasındaki etkileşim anlamlıdır (Wilk’s l=0,778, F(2,88)=12,589, p =0,000, ƞ²=0,222). Deney grubundaki öğrencilerin öntest (M=26,53) ve sontest (M=18,23) ÇOBHÖ-K puanları kontrol grubunun öntest (M=26,77) ve sontest (M=26,03) puanlarına göre anlamlı düzeyde farklılaşmıştır.
ÇOBHÖ-seçici soyutlama (ÇOBHÖ-S) puanları deney, kontrol ve plasebo grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı değildir [F(2,88)=2,857, p˃0,05)]. ÇOBHÖ-S puanlarında öntest-sontest ve gruplar arasında etkileşim gözlenmiştir (Wilk’s l=0,875, F(2,88)=6,289, p=0,003, ƞ²=0,125). Deney grubundaki öğrencilerin öntest (M=20,63) ve sontest (M=14,90) puanları, kontrol grubunun öntest (M=20,64) ve sontest (M=20,10) puanlarına göre, düşmüş ancak bu düşüş istatistiki anlamlılığa ulaşamamıştır.
Tartışma
Bu çalışmanın amacı, ergenlikte bilişsel odaklı psikoeğitim programının kaygı düzeyi ve bilişsel hatalara olan etkisini ortaya koymak ve koruyucu ruh sağlığı hizmetinin önemini göstermektir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar altı haftalık bilişsel odaklı psikoeğitim programının ergenlerde kaygı ve bilişsel hatayı azaltmada etkili olduğunu göstermiştir (p<0,05). Felaketleştirme ve kişiselleştirme türü bilişsel hatada anlamlı düzeyde azalma, seçici soyutlama türü bilişsel hatadaysa düşme eğilimi gözlenmiştir. Kaygı ve bilişsel hatalar üzerinde plasebo etkisi gözlenmemiştir (p˃0,05).
Bu çalışmada anksiyete belirtisi gösteren tanı almamış ergenlere yönelik bilişsel-davranışçı psikoeğitim programı okul ortamında uygulanmış ve etkinliği değerlendirilmiştir. Psikoeğitim programı “Bilişsel Terapi Temel İlkeler ve Ötesi”,36 “Bilişsel Yaklaşımda Anksiyete Bozuklukları”5 ve “Gevşeme Egzersizleri”37 kitaplarından yararlanılarak hazırlanmıştır. Psikoeğitim programı duygu, düşünce, davranış ve bilişsel hatanın tanımlanmasına, bilişsel hatayı kişinin kendinde fark etmesine, anksiyete belirtilerinin azaltılmasına yönelik bazı tekniklerin tanıtılması ve sorunlarıyla baş edebileceklerine dair inançlarının güçlendirilmesini içermektedir. Uygulamada bilişsel yeniden yapılandırma, hayal etme, rol yapma, nefes-gevşeme egzersizleri ve ev ödevleri tekniklerinden yararlanılmıştır. Ev ödevleri BDT’nin önemli bir yönü olarak görülmektedir. Çalışmalarda ev ödevlerini düzenli yapan hastaların yapmayan hastalara göre daha fazla iyileşme gösterdiği belirtilmiştir.38 Bu çalışmadaysa ergenlerin ev ödevini yapma oranı %69,5’tir. Uygulama esnasında rol yapma etkinliklerine grubun etkin katılımı dikkat çekmiştir. Seansların sonundaki eğlenceli aktivitelerin denek kaybını azalttığı düşünülmektedir. Yine de programın etkinliğini grup büyüklüğü (deney=30, kontrol=31, plasebo=30) etkilemiş olabilir.
Çalışmada tanı almamış ergenlerde anksiyete belirtilerini belirlemede BAÖ kullanılmıştır. Bu çalışma tanı almamış ergenlerle yapılması planlandığından kaygı bozukluğuna ilişkin geçmişte ve mevcut durumda, ailede veya ergende psikiyatrik tanı almama ve psikolojik destek almıyor olma durumuna ek olarak okul psikolojik danışmanlarının değerlendirmesi dikkate alınarak öğrenciler araştırma gruplarına dahil edilmiştir. BAÖ’den alınan puanların deney, kontrol ve plasebo gruplarında öntest ve sontest karşılaştırılmaları yapıldığında sontestte deney grubu puanlarında anlamlı olarak düşme gözlenmiştir. Yapılan müdahale ile ölçek puanlarında saptanan değişiklik literatürdeki tanı almış diğer çalışma sonuçları ile bilişsel çarpıtmaların ve anksiyete düzeylerinin azalması yönünden benzerdir.39,40 Hatta yurt dışında tanılı gruplarla yapılmış deney, plasebo ve kontrol gruplu benzer çalışmalarda bu araştırma ile benzer sonuçlara ulaşılmıştır.41 Tanısız bireylerle ülkemizde yapılmış olan bu çalışmada, müdahale sonrası katılımcılarda kaygı düzeyinin düşmesi, kaygı bozukluğunun önlenmesi açısından önem taşıyabilir.
Deney grubundaki öğrencilerin psikoeğitim programı öncesi ve sonrasında elde ettikleri ÇOBHÖ puanları kontrol ve plasebo grubuna göre anlamlı şekilde farklılık göstermiştir. ÇOBHÖ’nün felaketleştirme ve kişiselleştirme türünde anlamlılık varken; seçici soyutlamadaki düşüş anlamlı düzeyde olmamıştır. Literatürde kişiselleştirme ve felaketleştirme türü bilişsel çarpıtmalar ergenlerde yüksek bulunurken26 bu çalışmada da bu iki tip bilişsel hata yüksek ve müdahale sonrası düşüş anlamlı bulunmuştur. Araştırmalarda felaketleştirme ve aşırı genellemenin kaygıyla ilgili olduğu, seçici soyutlamanın ise depresyonla ilgili olabileceği belirtilmiştir.26,42,43 Olumlu deneyimleri minimize ederek olumsuz deneyimlere odaklanmak depresyonun bir özelliğidir.24 Bu yüzden seçici soyutlama anksiyeteden çok depresyonla ilişkili olabilir.24,43 Bu araştırmada depresyon belirtilerini tarayan bir aracın kullanılmamış olması araştırmanın sınırlılığıdır. Ek olarak bilişsel hata ve düzeyleri çocukların yaşlarına göre farklılık göstermekle birlikte, var olan araştırmalar bilişsel hataların çocukluk döneminde yaşa göre değişebileceğiyle ilgili kesin bir sonuca varmak için yeterli bulunmamıştır.44
Anksiyete bozukluğundaki bilişsel hataları ÇOBHÖ belirleyebilmekte, tedaviyi planlama ve sonuçlarını değerlendirme açısından kolaylık sağlamaktadır.22 Bilişsel hatalar çarpıtılmış düşüncelere neden olduğundan farmakolojik tedavinin (ilacı bırakmak ya da düzensiz kullanmak gibi) ve psikoterapinin etkisini azaltabilir. Tedavi etkisini artırmak için terapötik müdahalede bilişsel hataları ele almak etkili olabilir.30
Bu çalışmada kaygı ve bilişsel hatalar üzerinde plasebo etkisi gözlenmemiştir (p˃0,05). Gerçek plasebo etkisinin ancak tedavi verilmeyen hastalarla plasebo verilenler kıyaslanırsa ortaya konulabileceği ifade edilmiştir.45 Mevcut çalışmada hem kontrol grubu hem plasebo grubu kullanılmış olup plasebo etkisi değerlendirilmiştir. Plasebo etkisi hastalıktan hastalığa, kişiden kişiye, kültürler arasında hatta zaman ve mekanda değişkenlik gösterebilmektedir.45 Literatürde anksiyete bozukluğunun farmakolojik tedavisinde plasebo etkisinin gözlenebildiği belirtilmiştir.46 Ancak tanılı gruplarla yapılmış psikolojik müdahalelerde41 plasebo etkisinin gözlenmediği görülmüştür. Tanısız grupla yapılmış olan, psikoeğitim temelli önleyici psikolojik müdahale olan bu çalışmada ise plasebo etkisi gözlenmemiştir. Plasebo grubuna uygulanan programın üç seans olarak yapılmış olması sınırlılık olarak ele alınabilir. Ancak plasebo gruplu çalışmalarda41,47 plasebo grubu seans sayısının, müdahale grubunun seans sayısının en az yarısı kadar olması yeterli görülmektedir.
BDT’nin bir tekniği olan psikoeğitimin, pratikte ruh sağlığına olan katkısı bilinmektedir. Örneğin, anksiyete bozukluğu tanısı almış bireylerde psikoeğitimin diğer bireysel tedavilerin etkinliğini artırabileceği bildirilmiştir.48 Bu çalışmadaysa bilişsel hata türleri belirlenerek tanı almamış kaygılı ergenlerde önleyici hizmet olarak psikoeğitim tekniğinden yararlanılmıştır. Literatüre paralel olarak kaygı bozukluklarının tedavisi yanında koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinde de bilişsel hataların belirlenip uygulamalara dahil edilmesi önemli olabilir.
Ruh sağlığıyla ilgili sorunlar sıklıkları, işlevi bozmaları ve ekonomik etkileri nedeniyle toplumsal açıdan büyük bir öneme sahiptir. Haliyle sunulan uygulama ve benzerlerinin tanı almamış ergenlerde ruhsal sorunlar gelişmeden uygulanması bireylerin psikososyal yaşamlarına yaptığı katkının yanında, sağlık personelinin yükünü hafifletip ülke ekonomisine katkı sağlayabilir. Ayrıca ruhsal sorunları olanların karşılaştığı önemli sorunlardan biri de damgalanmadır.49 Özellikle toplumun ruhsal hastalıklara yönelik damgalamasının, hastaların ve aile üyelerinin çare arama davranışını ve tedavilerini olumsuz etkilediği vurgulanmaktadır.50 Bu çalışmanın hastane dışında uygulanabilir olması bireyler tarafından kabul edilebilirliğini kolaylaştırmaktadır.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Bu çalışma ülkemizde yapılan çalışmalar içerisinde anksiyete bozukluklarını önlemeye yönelik bilişsel hataları ele alan ve deneysel araştırma modeli ile tasarlanmış az sayıdaki çalışmalardan biridir. Ancak izleme ölçümlerinin olmaması, okul seçimindeki yanlılık, grupların daha küçük yapılandırılması, depresyon belirtilerini değerlendiren bir aracın olmaması ve plasebo grubunda müdahale grubuna göre daha az sayıda seans yapılmış olması çalışmanın sınırlılıklarıdır. Ayrıca bazı çalışmalar bilişsel yapının komorbidite, aile51 ve yaş44 ile gelişip değişmesi sonucunda bilişsel çarpıtmaların nasıl şekillendiğinin ele alınmasının önemini vurgulamıştır. Ek olarak bu araştırmanın 13 yaşındaki ergenlerle yapıldığı ve Piaget’in kuramına göre bireylerin soyut düşünme yeteneğini 12 yaş ve sonrasında kazandığı52 göz önüne alındığında, gelecek araştırmalarda seçici soyutlama türü bilişsel hatanın ergen gelişimi ile etkileşimi daha geniş yaş aralığını içeren örneklemlerle detaylandırılabilir.
Sonuç
Kaygı bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde BDT’nin etkinliği araştırmalarla kanıtlanmıştır. Ancak çocuk ve ergen psikiyatrisinde BDT uygulaması konusunda ülkemizde yapılmış sınırlı sayıda deneysel çalışma vardır. Var olanların da tedaviye odaklandığı, koruyucu ruh sağlığı hizmetine yeterince yer verilmediği görülmektedir. Bu çalışmayla bilişsel odaklı psikoeğitim programının, ergenlerde kaygı ve bilişsel hatayı azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir. Ayrıca kaygı ve bilişsel hataları azaltmada plasebo etkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Program, tanı almamış kaygılı ergenlerde önleyici ruh sağlığı kapsamında uygulanabilir.
Bilgilendirme
Bu araştırma 2015 yılı Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Klinik Psikoloji Programı Yüksek Lisans Tezi’nden üretilmiştir.