ÖZET
Sonuç:
Sonuçlarımız ergenlerin günlük sosyal medya kullanım süresi, sosyal anksiyete düzeyleri, DEHB belirti düzeyleri ile sosyal medya bağımlılık düzeylerinin ilişkili olduğunu düşündürmektedir.
Bulgular:
Katılımcıların yaşları ile SMKBÖ-9 puanları arasında anlamlı ilişki saptanmazken SMKBÖ-9 puanları ile günlük sosyal medya kullanım süresi arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki saptanmıştır. SMKBÖ-9 ile ÇSAÖ puanları arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki, SMKBÖ-9 ile C-WEÖÖ-YK’nin alt ölçek puanları değerlendirildiğinde; davranım bozukluğu alt ölçeği arasında pozitif zayıf düzeyde anlamlı ilişki, Bilişsel Problemler-Dikkatsizlik alt ölçeği arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki, DEHB indeksi arasında pozitif güçlü düzeyde anlamlı ilişki, C-WEÖÖ-YK toplam puanları arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki saptanmıştır. SMKBÖ-9 ile ÇDÖ ve C-WEÖÖ-YK’nin hiperaktivite alt ölçek puanları arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Kurulan çoklu doğrusal regresyon modelinde; günlük sosyal medya kullanım süresi, ÇSAÖ, davranım bozukluğu, bilişsel problemler-dikkatsizlik, DEHB indeksi puanları ile C-WEÖÖ-YK toplam puanlarının SMKBÖ-9 puanları üzerinde anlamlı etkisi olduğu saptanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Araştırmaya lise düzeyinde eğitim gören, yaş ortalaması 15,4±1,3 yıl olan 120 ergen alınmıştır. Ölçekler çevrim içi anket olarak uygulanmıştır. Katılımcılar “Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ)”, “Çocuklar İçin Sosyal Anksiyete Ölçeği (ÇSAÖ)”, “Conners-Wells Ergen Öz Bildirim Ölçeği- Yenilenmiş Kısa Formu (C-WEÖÖ-YK)”, “Sosyal Medya Kullanım Bozukluğu Ölçeği (SMKBÖ-9)” ile değerlendirilmiştir.
Amaç:
Bu çalışmanın amacı; ergenlerde sosyal medya bağımlılığı ile depresyon, sosyal anksiyete ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) düzeyi arasındaki ilişkiyi incelemektir.
Giriş
Sosyal medya, sosyal etkileşim ve içerik oluşturmak için çeşitli teknolojik etkinliklerden oluşan bir yapı olarak tanımlanmaktadır.1 Bireyler bu yapıda, kendilerini olduğu veya olmak istedikleri bir kimlik ile diğerlerine tanıtabilmekte ve onlarla etkileşim haline geçebilmektedir. Sosyal medya kullanımı, bilgi edinme ve bilgi paylaşımı açısından bireyin hayatını kolaylaştırsa da sık ve/veya kontrol edilemeyecek düzeyde kullanıldığında kolaylıkla bağımlılığa dönüşebilmektedir.2,3 Sosyal medya bozukluğu/bağımlılığı DSM-5’te bir bozukluk olarak tanımlanmasa da alanyazında sosyal medya bağımlılığı bir davranışsal bağımlılık olarak değerlendirilmektedir.4,5 Sosyal medya bağımlılığı; “aşırı kullanım, kullanma isteğini doyuramama, aşırı kullanımdan dolayı aktivitelerin ihmal edilmesi, aşırı kullanımın sosyal ilişkilere zarar vermesi, negatif duygu ve yaşam stresinden bir kaçış aracı olarak kullanma, kullanımı azaltma ve durdurmada problemler yaşama, kullanımın mümkün olmadığı durumlarda gergin ve sinirli olma, kullanım süresi ve miktarına ilişkin yalan söyleme durumu olarak” tanımlanmaktadır.6-8
Sosyal medya özellikle ergenler arasında önemli bir iletişim aracı haline gelmiş olup kullanım sıklığı oldukça yaygındır.9,10 Kimlik gelişimi açısından önemli bir geçiş evresi olan ergenlikte sosyal medya; ergenin kendini tanımlaması ve var olan problemleriyle başa çıkma açısından önemli bir araç haline gelmektedir.11 Gelişimsel özellikleri ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda ergenlik dönemi; sosyal medya bağımlılığı açısından önemli bir risk teşkil etmektedir.12 Amerika’da çocuk ve gençlerle yapılan ulusal bir anket çalışmasında; 12-13 yaşındaki çocukların %41,0’inin, 14-17 yaşındaki ergenlerin %61,0’inin sosyal ağ siteleri kullandıkları belirlenmiştir.13 Roberts ve ark.14 tarafından yapılan çalışmada; 8-18 yaş aralığındaki Amerikalı çocuk ve gençlerin sosyal medyada günde yaklaşık 6,5 saat zaman geçirdikleri bulunmuştur. Türkiye’de 300 lise öğrencisiyle yapılan bir tez çalışmasında öğrencilerin tamamının sosyal medya kullandığı, öğrencilerin %53,5’ünün sosyal medyada günde ortalama 1-3 saat, %19,9’unun 4-6 saat zaman geçirdikleri saptanmıştır.15 Yakın zamanda Türkiye’de; lise düzeyinde eğitim gören 473 öğrenciyle yapılan kesitsel bir çalışmada, genel olarak öğrencilerin orta seviyede sosyal medyaya bağımlı olduğu tespit edilmiştir.16
Konu ile ilgili yapılan birçok çalışmada, ergenlerdeki sosyal medya bağımlılığı ile psikiyatrik bozuklukların ilişki olduğu saptanmıştır. Yaş ortalaması 14 olan 753 ergenle yapılan kesitsel bir çalışmada; günlük sosyal medya kullanım süresi ile yüksek stres ve intihar düşünce düzeyinin pozitif ilişkili olduğu bulunmuştur.17 Konu ile ilgili yaş aralığı 11-17 arasında olan 2.967 ergenle yapılan başka bir çalışmada; sosyal medya kullanım sıklığı ile ergenlerin depresyon ve anksiyete düzeyi arasında anlamlı pozitif ilişki tespit edilmiştir.18 Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile sosyal medya kullanım ilişkisini incelemek amacıyla, yaş ortalaması 15,5 yıl olan 2.587 ergenle yapılan bir kohort çalışmasında; ergenlerin %54,1’nin sosyal medya kullanımının yüksek düzeyde olduğu, DEHB belirti düzeyi ile sosyal medya kullanımı arasında anlamlı pozitif ilişki olduğu tespit edilmiştir.19
Türkiye’de ergenlerde sosyal medya bağımlılığının psikiyatrik hastalıklar ile ilişkisinin incelendiği çalışmalar kısıtlıdır.19-22 Mevcut çalışmalar sıklıkla üniversite öğrencileri ile yapılmış olup; ergen grupta psikopatoloji ilişkisinin incelendiği çalışmalarda ise daha çok internet ve/veya oyun bağımlılığının değerlendirildiği görülmektedir.23-30 Bu çalışmada, ergenlerdeki sosyal medya bağımlılığı ile depresyon, sosyal anksiyete ve DEHB düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Araştırmada Muğla’nın Bodrum İlçesinde, 2020-2021 öğrenim döneminde, lise düzeyinde eğitim veren ve rasgele seçilmiş bir devlet okulundan; lise 1, lise 2, lise 3 ve lise 4. sınıfta eğitim gören öğrenciler arasından, basit rasgele örnekleme ile seçilmiş 120 ergen değerlendirilmiştir. Girilen nominal anlam düzeyi (a=0,5) ve güç değerine (1-b=0,8 ve 1-b=0,9) karşılık gerekli minimum örneklem genişlikleri G*Power (3.1.9.4) (http://www.gpower.hhu.de/en.html) programı ile hesaplanmış ve n=120 olarak belirlenmiştir. Çalışmaya dahil olma kriterleri; 14-17 yaş aralığında olmak ve çalışmaya gönüllü olmak şeklinde belirlenmiştir. Araştırmacılar tarafından çevrim içi ankete dönüştürülen ölçekler, Etik Kurul onayı alındıktan sonra, elektronik posta aracılığıyla öğrencilere ulaştırılmıştır. Başlangıçta öğrencilere araştırma hakkında bilgilendirme formu gönderilmiş ve katılım onayları alınmıştır. Eş zamanlı olarak tüm ölçeklerin çevrim içi olarak, tek oturumda ve yaklaşık 20 dk sürede uygulanması sağlanmıştır. Çalışmanın etik kurul onayı 27.04.2020 tarihinde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İnsan Araştırmaları Etik Kurulu’ndan (karar no: 54) alınmıştır.
Veri Toplama Araçları
Sosyo-demografik Veri Formu: Araştırmacılar tarafından hazırlanan bu formda; ergenin yaşı, cinsiyeti, sınıf düzeyi, anne-baba yaşı, anne-baba eğitim düzeyi gibi demografik bilgiler sorgulanmaktadır.
Çocuklar için Depresyon Ölçeği: Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ) 27 maddeden oluşan bir kendini değerlendirme ölçeği olup 6-17 yaş grubuna uygulanır. Her bir madde üç seçenekten oluşmakta, her madde belirtinin şiddetine göre 0, 1 veya 2 şeklinde puanlanmaktadır. Ölçeğin kesim puanı 19 olup alınabilecek en yüksek puan 54’tür. Ölçek puanı yükseldikçe, depresyonun şiddeti de artmaktadır. Türkçe geçerlik ve güvenilirlik çalışmaları Öy31 tarafından yapılmıştır.
Çocuklar için Sosyal Anksiyete Ölçeği: Çocuklar için Sosyal Anksiyete Ölçeği (ÇSAÖ) beşli Likert tipinde bir öz-bildirim ölçeğidir. Ölçekten alınabilecek puanlar 18-90 arasında olup, puanlar yükseldikçe sosyal anksiyete düzeyi yükselmektedir Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması Demir ve ark.32 tarafından yapılmıştır. Geçerlik ve güvenirlik çalışmalarında ölçeği iç tutarlılık katsayısı (Cronbach a) 0,81 olarak bulunmuştur.
Conners-Wells Ergen Öz Bildirim Ölçeği-Yenilenmiş Kısa Formu: Conners-Wells Ergen Öz Bildirim Ölçeği-Yenilenmiş Kısa Formu (C-WEÖÖ-YK), ergenlerdeki davranım bozukluklarını, dürtüsellik, dikkat eksikliği, hiperaktivite sorunlarını ve DEHB belirtilerini değerlendiren, 12-17 yaş arasındaki gençlere uygulanan bir öz bildirim ölçeğidir. Toplam 27 maddeden oluşan dörtlü Likert tipi ölçeğin “davranım bozukluğu”, “bilişsel problemler-dikkatsizlik”, “hiperaktivite” olmak üzere üç alt boyutu ve DEHB riski altında olan çocuk ve ergenleri değerlendiren bir yardımcı ölçek olan “DEHB indeksi” bulunmaktadır. Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması Kaner ve ark.33 tarafından yapılmıştır.
Sosyal Medya Kullanım Bozukluğu Ölçeği: Sosyal medya kullanım bozukluğu ölçeği (SMKBÖ-9), ergenlerin sosyal medyaya bağımlılık düzeylerini belirlemek amacıyla Van den Eijnden ve ark.8 tarafından geliştirilmiş olup, 9 maddelik kısa formdan oluşmaktadır. Sekizli Likert tipi bir ölçek olup 0-63 arasında puanlandırılmaktadır. Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirlilik çalışması Sarıçam ve Adam Karduz34 tarafından yapılmıştır. Türkçe geçerlik ve güvenilirlik çalışmalarında; Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı 0,75, Guttman iki yarı test güvenirlik katsayısı 0,64 olarak bulunmuştur. Düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları 0,29 ile 0,73 arasında değişmektedir.
İstatistiksel Analiz
Tüm veriler Statistical Package for Social Science (SPSS) Windows version 22.0 yazılımı (IBM Inc., Armonk, NY) kullanılarak değerlendirilmiştir. Sürekli değişkenlerin karşılaştırılmasında, parametrik varsayımlar karşılandığından dolayı “student t-testi” kullanılmıştır. Sürekli değişkenlerin ilişkileri “Pearson korelasyon testi” ile değerlendirilmiştir. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişken üzerindeki yordayıcı etkisi “çoklu doğrusal regresyon analizi” ile değerlendirilmiştir. P değerinin <0,05 olması istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
Bulgular
Katılımcıların 88’i (%73,3) kız, 32’si (%26,7) erkek olup öğrencilerin yaş ortalamaları 15,4±1,3 yıldır. Annelerin 47’si (%39,2) ilköğretim, 33’ü (%27,5) lise, 40’ı (%33,3) üniversite mezunu, babaların 42’si (%35,0) ilköğretim, 46’sı (%38,3) lise, 32’si (%26,7) üniversite mezunudur. Öğrencilerin günlük sosyal medya kullanım süreleri incelendiğinde; yedisinin (%5,8) bir saatten az, 47’sinin (%39,2) 1-2 saat, 41’inin (%34,2) 3-4 saat, 25’inin (%20,8) 4 saatten fazla zaman geçirdikleri belirlenmiştir.
Katılımcılara uygulanan SMKBÖ-9, ÇDÖ, ÇSAÖ, C-WEÖÖ-YK ölçek puanlarının ortalamaları Tablo 1’de verilmiştir.
Kızlarda SMKBÖ-9 puan ortalaması 11,4±9,1, erkeklerin puan ortalaması 9,8±9, 5 olup erkek ve kız öğrenciler arasında SMKBÖ-9 puanları açısından anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05; student t-testi). Katılımcıların yaş, günlük sosyal medya kullanım süresi ile SMKBÖ-9 puanları ilişkisi incelendiğinde; yaş ile anlamlı ilişki saptanmazken SMKBÖ-9 puanları ile günlük sosyal medya kullanım süresi arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0,001) (Tablo 2).
SMKBÖ-9 puanları ile, ÇSAÖ toplam puanları, C-WEÖÖ-YK alt ölçek ve toplam puanları ilişkileri değerlendirildiğinde; SMKBÖ-9 ile ÇSAÖ puanları arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki (p<0,001); SMKBÖ-9 ile C-WEÖÖ-YK’nin Davranım Bozukluğu alt ölçeği arasında pozitif zayıf düzeyde anlamlı ilişki (p=0,04), SMKBÖ-9 ile C-WEÖÖ-YK’nin bilişsel problemler-dikkatsizlik alt ölçeği arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki (p<0,001), SMKBÖ-9 ile DEHB indeksi arasında pozitif güçlü düzeyde anlamlı ilişki (p<0,001), SMKBÖ-9 ile C-WEÖÖ-YK toplam puanları arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki (p<0,001) olduğu saptanmıştır. SMKBÖ-9 ile ÇDÖ ve C-WEÖÖ-YK’nin hiperaktivite alt ölçek puanları arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (p>0,05) (Tablo 2).
Bağımlı değişken olarak SMKBÖ-9 puanı, bağımsız değişkenler olarak günlük sosyal medya kullanım süresi, ÇSAÖ, C-WEÖÖ-YK’nın alt ölçek ve toplam puanları arasında kurulan çoklu doğrusal regresyon modelinde; sosyal medya kullanım süresi, ÇSAÖ, Davranım Bozukluğu, Bilişsel Problemler-Dikkatsizlik, DEHB indeksi puanları ile C-WEÖÖ-YK toplam puanlarının SMKBÖ-9 puanları üzerinde anlamlı etkisi olduğu saptanmıştır (p<0,001) (Tablo 3).
Tartışma
Çalışmamızın sonuçlarına göre; kız ve erkek öğrenciler arasında sosyal medya bağımlılık düzeyleri arasında anlamlı fark olmadığı, sosyal medya bağımlılık düzeyi ile yaş arasında anlamlı ilişki olmadığı, günlük sosyal medya kullanım süresi ile sosyal medya bağımlılık düzeyleri arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. Katılımcıların sosyal medya bağımlılık düzeyleri ile sosyal anksiyete düzeyleri ve DEHB belirti düzeyleri arasında pozitif orta düzeyde anlamlı ilişki olduğu belirlenirken sosyal medya bağımlılığı ile depresyon düzeyleri arasında anlamlı ilişki olmadığı saptanmıştır. Ayrıca katılımcıların günlük sosyal medya kullanım süresi, sosyal anksiyete düzeyleri ile DEHB belirti düzeylerinin sosyal medya bağımlılığı üzerinde anlamlı etkisi olduğu bulunmuştur.
Yapılan çalışmalar incelendiğinde, ergenlerde sosyal medya bağımlılığı ile cinsiyet ilişkisi açısından sonuçlarda farklılıklar olduğu görülmektedir Bányai ve ark.'nın35, yaş ortalaması 16 yıl olan 2.931 ergenle yaptıkları çalışmada, sosyal medya kullanım süresinin kızlarda erkeklere göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulunmuştur. Türkiye’de 437 ergenle yapılan bir çalışmada ise erkek ergenlerde sosyal medya kullanım düzeyinin kızlara göre yüksek olduğu bulunmuştur.36 Yakın zamanda Türkiye’de 719 lise öğrencisiyle yapılan bir tez çalışmasında, kız ve erkek öğrenciler arasında sosyal medya bağımlılığı açısından anlamlı fark saptanmamıştır.37 Çalışmamızın sonuçlarında da kız ve erkeklerde sosyal medya bağımlılık düzeyleri açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Sonuçlarımıza göre ergenlerin yaşları ile sosyal medya bağımlılığı arasında da anlamlı ilişki olmadığı saptanmıştır. Alanyazın incelendiğinde konu ile ilgili yapılan çalışmalarda ergenlik döneminde sosyal medya kullanımı ile yaş arasında anlamlı ilişki olmadığı, ancak 18 yaş ve üstü örneklem grubuyla yapılan çalışmalarda yaş değişkeni açısından çalışma sonuçlarının farklılık gösterdiği gözlenmektedir.37-39 Yazınla uyumlu sonuçlarımız, ergenlerde sosyal medya bağımlılık düzeylerinin yaş ve cinsiyet ile dorudan ilişki olmadığını düşündürse de konu ile ilgili tabakalama açısından yeterli niteliklere sahip geniş örneklemli çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
Yapılan çalışmaların birçoğu ergenlerde sosyal medya bağımlılığı ile depresyon düzeyleri arasında anlamlı pozitif ilişkili olduğunu gösterse de araştırma sonuçlarında farklılıklar mevcuttur.17,18,21,27,28,40 Banjanin ve ark.41 tarafından yapılan kesitsel bir çalışmada öğrencilerin sosyal medya kullanımı ile depresyon belirti düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Benzer şekilde Neira ve Barber42 tarafından yapılan başka bir çalışmada yaş ortalaması 14,6 yıl olan 1.819 ergen değerlendirilmiş; katılımcıların depresyon düzeylerine göre sosyal medya kullanımı açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Çalışmamızda katılımcıların depresyon belirti düzeyleri ile sosyal medya bağımlılık düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Bazı çalışmalarda depresyon ve sosyal medya arasındaki ilişkide sosyal destek, mizaç, fiziksel aktivite, uykusuzluk gibi bazı değişkenlerin mediatör veya moderatör etkenler olarak rol oynayabildiği belirtilmektedir.40 Çalışmamızda sosyal medya bağımlılığı ile depresyon belirtileri arasındaki ilişkiyi incelerken herhangi bir aracı değişkenin değerlendirilmemiş olması bulgularımızın yorumlanabilirliğini kısıtlamaktadır.
Çalışmamızda sosyal anksiyete düzeyleri ile sosyal medya bağımlılığı arasında pozitif anlamlı ilişki olduğu, sosyal anksiyetenin sosyal medya bağımlılığını yordadığı belirlenmiştir. Alanyazındaki çalışmalar sosyal anksiyete ve sosyal medya bağımlılığı arasında pozitif ilişki olduğunu göstermektedir.22,24,43,44 Sosyal fobide bireylerin başlıca korkusu, başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı ya da utanç duyacağı şekilde davranacağı ile ilgilidir. Bu korkuya bağlı olarak bireyler başkalarıyla yüz yüze gelmekten ve doğrudan etkileşim kurmaktan kaçınırlar. Sosyal fobideki bu ve benzeri davranış özelliklerinin problemli internet kullanımına neden olduğu belirtilmektedir.45 Yazınla uyumlu sonuçlarımız ergenlerde sosyal anksiyete düzeyleri ile sosyal medya bağımlılığının ilişkili olduğunu düşündürmektedir.
Çalışmalar ergenlerde sosyal medya bağımlılığı ile DEHB semptomlarının ilişki olduğunu göstermektedir.11,19,20,44 Settanni ve ark.46 tarafından yapılan bir çalışmada; yaş ortalaması 15,3 yıl olan 283 ergen incelenmiş, katılımcıların DEHB semptom düzeyleri ile FacebookTM bağımlılık düzeyleri arasında pozitif ilişki olduğu, ergenlerin DEHB düzeylerinin sosyal medya bağımlılığını doğrudan etkilediği saptanmıştır. Yakın zamanda Türkiye’de DEHB’si olan 187 ergen, 102 kontrol grubuyla yapılan kesitsel bir çalışmada, DEHB tanılı çocuklarda FacebookTM aşırı kullanımı ve bağımlılık düzeyi kontrol grubuna anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.47 Sonuçlarımızda DEHB belirti düzeyi ile sosyal medya bağımlılık düzeylerinin pozitif ilişki olduğu, DEHB belirti düzeylerinin sosyal medya bağımlılığı üzerinde anlamlı etkisi olduğu görülmektedir. DEHB’nin bağımlılığa yatkınlık oluşturan bir klinik bozukluk olduğu göz önünde bulundurulduğunda sonuçların anlamlı olduğu düşünülmektedir.
Çalışmamızda sosyal medya bağımlılık düzeylerini yordayan etmenlerden biri de katılımcıların günlük sosyal medya kullanım süresi olduğu saptanmıştır. Günlük sosyal medya kullanım süresi ile sosyal medya bağımlılığı arasında pozitif orta düzeyde ilişki saptanmıştır. Bu sonuç diğer araştırma bulguları ile benzerdir.21,48,49 Literatürle uyumlu bulgumuz günlük sosyal medya kullanım süresinin sosyal medya bağımlılık düzeyi ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Sonucumuz ergenlerin sosyal medya bağımlılığı açısından değerlendirmelerinde günlük kullanım süresinin göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekmektedir.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızın örneklem büyüklüğünün küçük olması, örneklemde yaş aralığı açısından yeterli sayıda tabakalandırma yapılmamış olması önemli bir kısıtlılıktır. Katılımcıların psikopatoloji açısından sadece web tabanlı araçlarla değerlendirilmiş olması, tanısal değerlendirmelerinin yapılamamış olmasının da önemli bir kısıtlılık olduğu düşünülmektedir.
Sonuç
Sonuçlarımız ergenlerin günlük sosyal medya kullanım süresi, sosyal anksiyete düzeyleri, DEHB belirti düzeyleri ile sosyal medya bağımlılık düzeylerinin ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Günümüzde davranışsal bağımlılık olarak değerlendirilen sosyal medya bağımlılığının ergenlik dönemi açısından risk teşkil ettiği bilinen bir gerçektir. Ergenlik döneminde sık rastlanan sosyal anksiyete bozukluğu, DEHB gibi ergenlerin işlevselliğini etkileyen önemli ruhsal bozuklukların klinik yaklaşımında, sosyal medya bağımlılığı riskinin göz önünde bulundurulması ve değerlendirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.