ÖZET
Erken çocuklukta anne ile kurulan bağlanma ilişkisi, çocuğun yaşamı boyunca sadece sosyal, duygusal, bilişsel ve dil becerilerinde değil, aynı zamanda psikolojik sağlığında da önemli bir rol oynamaktadır. Bu derlemede, erken çocukluk döneminde bağlanma ilişkisi, bağlanmanın ve psikopatolojinin nesiller arası aktarımı, bu aktarımı etkileyen en temel faktörlerden olan anne duyarlılığı ve annenin duygusal erişilebilirliği konuları modeller çerçevesinde değerlendirilecektir. Ayrıca ülkemizdeki ve yurt dışındaki araştırmalar dikkate alınacaktır. Bulgular, anne duyarlılığının çocuğun yaşayabileceği davranışsal ve psikolojik problemler karşısında koruyucu olabileceğine işaret etmektedir. Bu bağlamda, erken çocukluk döneminde bağlanma ve anne duyarlılığının, çocuğun psikolojik sağlığı açısından önemini irdeleyeceğiz. Son olarak, özellikle anne duyarlılığına odaklanan Türkiye’deki risk gruplarına (örn. düşük gelir ve eğitim seviyesi) uygulanan müdahale programları özetlenecektir.
Giriş
Erken çocuklukta bağlanma figürü ile kurulan bağlanma ilişkisi, bireyin sosyal ilişkilerinde ve psikolojik semptomların oluşumunda önemli bir etkiye sahiptir.1,2 Farklı alanları etkileyen bağlanmanın, nesiller arası aktarımına ilişkin bulgular hem yurt dışında hem ülkemizde rapor edilmiştir.3-5 Bu aktarım güvenli ve olumlu bağlanma ilişkisi için sevindirici olmakla beraber, güvensiz ve olumsuz bağlanmanın sonraki nesillerde görülmesi adına kaygı verici olabilir. Ek olarak sadece bağlanmanın değil, aynı zamanda psikopatolojinin de nesiller arası aktarımından söz etmek mümkündür.6-9
Psikopatolojinin nesiller arası aktarımında genetik faktörler yoğun şekilde araştırılsa da alanyazın psikolojik faktörlerin de önemini vurgulamaktadır.6,8,9 Hem güvensiz bağlanmanın hem de psikopatolojinin nesiller arası aktarımında anne duyarlılığının rolü yadsınamaz.6,10 Çünkü anne duyarlılığı, her iki olumsuz aktarımı da engelleyebilir ve olumlu anne-çocuk ilişkisinin gelişimine katkı sağlayabilir. Bu doğrultuda, derlemenin amacı, bağlanmanın ve psikolojik sorunların nesiller arası aktarımına ilişkin modelleri alan yazındaki bulgularla destekleyerek sunmaktır. Ayrıca anne duyarlılığının bağlanma ilişkisindeki sorunlara ve çocuğun psikopatoloji geliştirmesine karşı koruyucu faktör olarak işlevi irdelenecektir. Son olarak anne duyarlılığının tespiti ve desteklenmesi için ülkemizde geliştirilen veya uyarlama çalışmaları tamamlanmış müdahale programlarına odaklanılacaktır.
Erken Çocuklukta Bağlanma
Bağlanma, çocuk ve bağlanma figürü arasındaki özel ve biyolojik temelli bir ilişki olarak tanımlanmış olup gelişimin ilk yıllarında oluşmaktadır.11 Bu ilişki, özellikle bağlanma sisteminin ‘aktif’ olduğu zamanlarda (örn. çocuk stres yaşadığında), çocuğun ihtiyaçlarına annenin verdiği yanıtlarla şekillenmektedir.12,13 Bağlanma ilişkisi çocuğa birincil bakım veren kişi olarak çoğunlukla anne ile gelişmektedir.11,14 Çocuğun gülümseme, ses çıkarma gibi bağlanma davranışları, anneyi çocuğun etkileşime ilgi duyduğu konusunda uyaran ve böylece anneyi çocuğa yakınlaştırmaya yarayan davranışlara işaret etmektedir.11 Birincil bakım sağlayan kişinin bağlanmanın üç işlevini yerine getirebilmesi halinde olumlu bir bağlanma ilişkisi kurulabilir.15
Bu işlevlerden ilki, çocuk bağlanma figürüne yakın olmaya ihtiyaç duyduğunda bağlanma figürünün bu ihtiyacı karşılamasıdır. İkinci olarak, stres altında veya bir ihtiyacı olan çocuğun korunma ve destek ihtiyacını gidermek için çocuğa "güvenli sığınak" olabilmeyi içerir. Dahası çocuklar sadece zor anlarda bakıma ihtiyaç duymazlar, aynı zamanda büyüdükçe çevreyi keşfetmek de isterler. Böylece bağlanmanın son işlevi olan "güvenli üs" ihtiyacını sağlayan bağlanma figürü, çocuğa keşfetme ve öğrenme zeminini oluşturur. Bu işlevlerin bağlanma figürü tarafından duyarlı ve zamanında sağlanmasıyla çocuk ile bağlanma figürü arasında güvenli ilişki gelişir.15-17 Fakat tüm bağlanma figürleri bu işlevleri etkili bir şekilde karşılamayabilir ve güvensiz bağlanma özellikleri bu çocuklarda belirgin hale gelebilir.12 Bağlanmadaki bireysel farklılıklar ve bağlanma stillerindeki ayrışma ilk olarak Ainsworth ve ark.12 tarafından, anneleri ve çocuklarını inceledikleri sekiz adımlı bir laboratuvar prosedürü olan yabancı ortam prosedürü (YOP) gözlemlerinde ortaya konulmuştur.
Gözlemlerde çocukların annelerinden ayrıldıkları ve bir araya geldikleri zamanlar incelenerek çocukların annelerine olan bağlanma stillerindeki farklılıklar betimlenmiştir.12,18 Güvenli bağlanmaya sahip çocukların anneleri odadan ayrıldığında huzursuz oldukları ve endişe gösterdikleri saptanmıştır. Bu çocuklar anneleri geldiklerinde ise, anneleri ile kolayca yakınlık, temas kurabilmiş ve sakinleşebilmişlerdir.12,18,19 Sonuç olarak, çocuklar çevreyi keşfetmeye ve diğer faaliyetlerine hızla dönebilmişlerdir. Öte yandan, bağlanma figürlerinden tutarsız davranışlar gören veya uzun süreli yoksunluk yaşayan çocuklar, diğer stratejileri yani kaygılı-dirençli (ya da kaygılı-kararsız) ve kaçıngan bağlanma stillerinin özelliklerini göstermişlerdir.11,12,20,21
YOP gözlemlerinde, kaygılı-dirençli bağlanma stiline sahip çocukların, annelerinden ayrılma esnasında yoğun kaygı ve öfke gösterdikleri görülmüştür. Bu tepkileri anneleriyle birleşme sırasında devam ederken duygu düzenlemede de zorluk yaşadıkları gözlenmiştir.12 Ayrıca bu çocukların, keşif sırasında annelerine yakın durdukları görülmüştür.20 Diğer yandan kaçıngan bağlanma stiline sahip çocukların ayrılma esnasında stres yaşamadıkları gözlenmiştir. Anneleri odaya geri döndüğünde bu çocuklar anneleriyle yakınlık kurmak yerine oyunlarındaki keşiflerine odaklanmışlardır.12 Bu davranışlar, çocukların olası reddedilmeye ya da annelerinin tutarsız davranışlarına karşı geliştirdikleri savunma stratejileri olarak değerlendirilmiştir.22
Stres altında gösterilen bu davranışlar, güvenli, kaygılı-dirençli ve kaçıngan olarak üç belirgin “organize” bağlanma biçimi altında sınıflandırılmaktadır.12 Bu örüntülere çocuk anneden gelecek davranışı öngörerek ona göre bağlanma davranışları gösterebildiği için “organize” denmektedir.13 Organize bağlanma stratejilerine ek olarak, araştırmacılar çocukların düşmanca tepkileri ve anneye karşı tepkisizlikleri gibi zor tanımlanabilecek bazı davranışlarını da saptamışlardır.23 Çocukların bu davranışları, düzensiz/dezorganize bağlanma olarak tanımlanmıştır.23 Düzensiz/dezorganize bağlanmanın, erken dönem travmatik deneyim, istismar ve ihmal ile bağlantılı olduğu ortaya konulmuştur.24 Bu güvensiz bağlanma kategorileri, çocukların etkin duygu düzenleme kapasitesi geliştirmesi önünde engel oluşturarak, psikopatoloji geliştirme yatkınlığını da artırmaktadır.25-27 Bu doğrultuda, bağlanma özellikleri kapsamında çocuğun duygu düzenleme becerileri ve psikolojik sorunlarını irdelemek gerekmektedir.
Erken Çocuklukta Bağlanma, Duygu Düzenleme ve Psikopatoloji
Bağlanma figürüyle kurulan güvensiz bağlanmanın, çocuğun duygu düzenlemedeki zorlukları, öfke ve üzüntü gibi olumsuz duyguları bastırması, içselleştirme ve dışsallaştırma davranış sorunları ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir.25,26,28,29 Diğer yandan yaşamın ilk yıllarında, güvenli bağlanmanın sosyal ve duygusal gelişim, duygu düzenleme becerileri, iş birliği içinde olduğu arkadaşlık ilişkileri ile pozitif ilişkili olduğu çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir.30-32 Ayrıca güvenli bağlanmaya sahip çocuklara nazaran, güvensiz bağlanan çocuklar empati gerektiren görevlerde ve okul öncesi dönemde duyguları anlama becerilerinde daha düşük puan almaktadırlar.33,34 Ek olarak düzensiz/dezorganize bağlanan çocukların, başarısız başa çıkma stratejilerine sahip olduğu (örn. yetersiz problem çözme ve duygusal olarak uyarıldıkları durumlarda düşüncelerini düzenleme sorunları yaşama) ve psikopatoloji belirtileri gösterdikleri (örn. somatik semptomlar, içselleştirme ve dışsallaştırma sorunları) ortaya konulmuştur.2,35 Uzun vadede, erken çocukluktan ergenliğe kadar kaygı belirtileri ve kaygılı-dirençli bağlanma arasında da güçlü bir ilişki görülmektedir.36 Öte yandan güvenli bağlanmanın koruyucu rolü, sosyal destek arama, alma ve alınan desteği yeterli görme gibi faktörlerle de ilgilidir.37,38 Yani güvenli bağlanma, kişiyi sosyal destek açısından da güçlü hale getirebilmektedir.
Türkiye’de Sümer ve ark.39 düşük sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerin (SED) 10-50 aylık çocuklarının bağlanmalarını incelemişve çocuğun bağlanma güvenliğinin içselleştirme problemleri (örn. endişe ve somatik zorluklar) ve mizaç özelliklerinden olumsuz duygusallık ile negatif ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir. Bu çalışmaya dayanarak çocuğun ilk yaşlarında anne ile kurduğu bağlanma güvenliği azaldıkça duygu düzenlemede zorluk yaşayabileceği ve duygusal/davranışsal sorunlar için risklerin artabileceği söylenebilir. Ek olarak, ergenlik dönemindeki çalışmalar bu zorlukların süreğen olabileceğini düşündürmektedir. Örneğin Keskin ve Çam40 tarafından 11-16 yaş grubunun incelendiği araştırmada, güvenli bağlananlara kıyasla, güvensiz bağlananların daha çok duygusal ve dikkat problemleri yaşadıkları ve daha az olumlu sosyal davranış gösterdikleri bildirilmiştir. Erken çocuklukta anne ile çocuk arasında kurulan bağlanma üzerine çalışmaları bir araya getirdiğimizde, bağlanmanın bireyin sonraki yaşlarında da önemini koruyarak devam ettiğini görmekteyiz.36,41,42
Bowlby15, yaşamın ilk yıllarında şekillenen bağlanma örüntülerinin yaşamın sonuna kadar değişmeden devam edebileceğine işaret etmiştir. Waters ve ark.’nın43 yaptığı boylamsal çalışma, bu tezi büyük oranda desteklemektedir. Çalışmalarında 12 aylıkken YOP ile bağlanmaları değerlendirilen çocukların bağlanma stilleri 20 yıl sonra tekrar değerlendirilmiştir. Çalışmaya katılan kişilerin %72,0’sinin aynı güvenli ve güvensiz bağlanma kategorilerinde oldukları saptanmıştır.43 Bağlanma stili değişen kişilerin çoğunda ise bir kayıp ya da olumsuz bir yaşam deneyimi olduğu rapor edilmiştir.43 Bağlanma örüntüleri arası bu ilişki, nesiller arası aktarımla değişmeden sürebilmektedir. Genellikle annenin çocuğuyla kurduğu ilişki ve çocuğunun bağlanma stili, annenin kendi annesiyle kurduğu ilişkiye ve bağlanma stilini tekrarlamaktadır.3,4 Bu kapsamda, bağlanmanın nesiller arası aktarımının altında yatan düzenekler belirlenmelive güvensiz bağlanmanın aktarımının engellenmesi için yollar irdelenmelidir.
Bağlanmanın Nesiller Arası Aktarımı
Bağlanma araştırmalarındaki en çarpıcı bulgulardan biri, bağlanma stilinin bir nesilden diğerine aktarılabileceğidir.44,45 Yaklaşık 25 yıl önce, mevcut bulguları toplamış olan ilk meta-analizden3 sonra, büyük örneklemlerle yapılmış güncel çalışmalara bakıldığında da paralel sonuçlar görülmektedir.4 Etki büyüklüğü ilk çalışmaya göre daha küçük olmasına rağmen, bakım veren kişiden çocuğa bağlanma stilinin nesiller arası aktarımı doğrulanmıştır.4 Ayrıca anneden çocuğa güvenli bağlanmanın aktarımının güçlü olduğu görülmüştür.44,45
Çeşitli çalışmalar sayesinde nesiller arası aktarımın Batı dışındaki kültürler için de geçerli olduğunu görmekteyiz. Örneğin, Japon anneler ve bebekleri üzerine yapılan bir araştırmada, annelere çocukluk deneyimleri hakkında bir içeriğe sahip "yetişkin bağlanma görüşmesi"46 uygulanarak, bağlanma sınıflandırılması yapılmıştır.47 Doğumdan 13 ay sonra ise, bebeklere YOP uygulanarak bağlanma kategorilerin değerlendirilmiştir. Kondo-Ikemura ve ark.'nın47 belirtilen çalışmasında elde edilen bulgular anneler ve çocukların bağlanma örüntülerinin eşleştiği, güvenli bağlanmasının Batı dışındaki kültürlerde de nesiller arası aktarılabileceği ve güvenli bağlanma üzerine Batı kültüründe elde edilen verilerin diğer kültürler için de geçerli olabileceği yönünde yorumlanmıştır.48
Türkiye’de ise nesiller arası aktarıma odaklanan bir araştırma, bebek, anne ve anneanne olarak üç nesil arasındaki bağlanmayı incelemiştir.5 Annelerden doğumdan ortalama 1-3 ay sonra, bebekleriyle olan bağlarını değerlendirmeleri istenmiştir. Ek olarak, anneler ve anneanneler kendi bağlanma boyutlarını yakın ilişkilerde yaşantılar envanteri49 ile rapor etmişlerdir. Sonuçlara göre, annenin ve anneannenin kaygılı ve kaçınan bağlanma boyutları pozitif ve güçlü olarak birbirleriyle ilişkilidir. Bebeğin bağlanma güvenliği ise, annenin kendi kaygılı ve kaçınan bağlanma boyutları ile negatif bir ilişki göstermektedir.5 Elde edilen veriler bağlanmanın boyutlarının birden çok kuşak arasında aktarılabileceğini desteklemektedir. Bu bağlanma stillerinin nesiller arası aktarımı ile ilgili düzenekleri Van IJzendoorn ve Bakermans-Kranenburg50 aktarım modellerinde ele almışlardır.
Bağlanma Aktarım Modeli
Bağlanma aktarım modelinde, Van IJzendoorn ve Bakermans-Kranenburg50 annenin erken çocukluk dönemindeki bağlanma deneyimlerinin, sosyal şartlar, çocuğun özellikleri gibi çeşitli faktörlerden etkilenerek ebeveynlik davranışlarına yansıyıp çocuğun bağlanma özelliklerinin etkilenebileceğini öne sürmüştür (Şekil 1).
Bowlby51, çocukluk döneminde oluşmuş güvensiz bağlanma zihin modellerinin, yetişkinlikte eşlerle kurulan ilişkide olumlu şekilde yeniden yapılandırabileceğini belirtmiştir. Erken çocuklukta güvensiz bağlanmanın yetişkinlik döneminde çeşitli etmenlerin katkısıyla değişerek güvenli bağlanmaya doğru değişmesine, kazanılmış-güvenli bağlanma denilmektedir.52,53 Kazanılmış-güvenli bağlanmada, kişi çocukluk döneminde kendi ebeveynleri ile olumsuz ya da sevgiden yoksun bir ilişki yaşamış olabilir. Ancak yetişkin bağlanma protokolünde bu kişilerin olumsuz deneyimlerden açık şekilde ve tutarlı olarak bahsederek güvenli bağlanma kategorisinde yer alabildikleri görülmüştür. Çocuklukta ebeveynlerle yaşanan olumsuz anılarla başa çıkmayı ve olumlu değişimi sağlayabilecek koşullar, duygusal destek olabilecek bir figür olan eş, yakın arkadaş veya terapist ile sağlanabilir.54 Kazanılmış-güvenli bağlanmaya sahip yetişkinlerin, güvenli bağlanan yetişkinler gibi çocuklarına karşı destekçi ve olumlu ebeveynlik davranışları gösterdikleri çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.55,56 Ayrıca kazanılmış güvenli bağlanmaya sahip anneler ve bebekleri incelendiğinde, bu annelerin güvensiz bağlanan annelere kıyasla, bebekleriyle ilişkilerinde daha fazla güvenli bağlanma özellikleri gösterdikleri saptanmıştır.54,55
Van IJzendoorn ve Bakermans-Kranenburg’un10 aktarım modelini50 güncelleyerek annenin bağlanma temsilleri arasındaki bireysel farklara odaklandıkları ve çocuğun bağlanma stiline olan katkıyı ele aldıkları görülmektedir (Şekil 2). Van IJzendoorn ve Bakermans-Kranenburg’un10 modelinde, özellikle ebeveynin kendi bağlanma deneyimlerine dair öyküsü, çocuğun keşif ve yakınlık arayışındaki dengeyi yordamaktadır. Örneğin, kızgın ya da kaygılı olan ve kendilerine ebeveynleri tarafından bu şekilde davranılmış ebeveynler, çocuklarında kaygılı-dirençli güvensiz bağlanmayı tetikleyebilmektedirler.10 Ayrıca olumsuz bağlanma anılarını ya da bunların etkisini görmezden gelen ebeveynler, çocuklarında kaçınan güvensiz bağlanmaya istemeden de olsa yol açabilmektedirler. Kaygılı bağlanan bir ebeveyn, çocuğun ihtiyacına tutarsız yanıt verme eğilimindedir ve ancak çocuğunun ağlama gibi yoğun sinyallerine karşılık vermektedir.10,57,58 Kaçınan bağlanmaya sahip bir ebeveyn ise çocuğu endişeli değilken destekleyici olabilmektedir. Ancak çocuğun huzursuzluğuna ya da endişesine karşılık verememekte ve çocukla bağını koparmaktadır.10,57,58
Sonuç olarak, çocuğuyla olan ilişkisinde onun ihtiyaçlarına ve sinyallerine, ebeveyn tarafından verilen karşılıklar, çocuğun bağlanma stilini şekillendirebilmektedir. Bu ihtiyaçları fark edip doğru şekilde anlayan ve zamanında cevap veren ebeveynlerin çocuklarının güvenli bağlanma geliştirdiği görülmektedir.10 Güvenli bağlanan çocuklar özgürce çevreyi keşfederken, kendilerine tutarlı davranan ve güvendikleri ebeveynlerine ihtiyaç anında yakınlaşabilmektedir. Tam tersine, çocukların ihtiyaçlarına duyarsız ebeveynlerin, çocuklarında güvensiz bağlanmaya zemin hazırladıkları ve bu çocukların kendilerini tetikte hissedip stres yaşadıkları gözlenmektedir. Annenin davranışlarına yönelik farkındalık kazanması, eğitimler yoluyla bilinçlenmesi ve ebeveynlik becerilerinin desteklenmesi anne duyarlılığını artırabilmektedir.59,60 Dolayısıylaanne duyarlılığının, annenin bağlanma deneyimleri ve çocuğun bağlanma güvenliği arasındaki aracı rolü kritik önemdedir. Güvensiz bağlanmanın nesiller arası aktarımı, aynı zamanda, duygu düzenleme sorunlarının ve kısıtlı sosyal destek ağlarının aktarımını da destekleyerek psikopatoloji riskini artırabilmektedir.
Psikopatolojinin Nesiller Arası Aktarımı
Psikolojik sorunlara anne ve babanın katkısı ve bu sorunların nesiller arası aktarımı çeşitli araştırmalarda ve boylamsal çalışmalarda gösterilmiştir.61-63 Anne çocuğa genelde temel bakım veren aile üyesi olması sebebiyle, çocuk yetiştirmede babaya nazaran daha etkin olabilmektedir. Özellikle Türkiye’de, aile içindeki cinsiyet rollerinin sürdüğü geleneksel aile yapısının hala baskın olarak devam etmesi, ebeveynlik görevlerinin anneler tarafından yüklenilmesine neden olmaktadır.64,65 Bu doğrultuda annenin psikopatolojisinin nesiller arası aktarımda öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Annenin psikolojik sorunları, hem çocuk-anne ilişkisi hem de ebeveyn davranışları üzerinden, çocuğun duygu düzenleme zorlukları ve psikolojik sorunlar yaşama riskini artırabilmektedir.27,66,67 Araştırmalarda annelerin farklı psikolojik semptomları çocuklarına bakarken gösterebildikleri vurgulansa bile68,69, genel olarak anne depresyonu ve onun etkisi incelenmektedir.70,71 Bu kapsamda geliştirilen modeller de anne depresyonuna odaklanmaktadır.6
Psikopatolojinin Aktarım Modeli
Anne depresyonu ekseninde, Goodman ve Gotlib’in6 aktarım mekanizmasını anlamaya yönelik gelişimsel model’inde yer alan dört mekanizma, psikopatoloji geliştirme riskinin nesiller arası aktarım düzeneklerini örnekleyebilir. Bu mekanizmalar, depresyonun genetik olarak aktarımı, bozuk/disfonksiyonel nöro-düzenleyici mekanizma, annenin olumsuz biliş, davranış ve duygu durumuna maruz kalmak ve çocuğun içinde yetişmekte olduğu stresi artırabilecek yaşam koşullarıdır. Bu mekanizmaların önemini ve uzun vadeli etkisini ortaya koyan araştırmalar alan yazında bulunmaktadır.72-76
Goodman ve Gotlib6 modelinde yer alan ilk mekanizma olan genetik yatkınlığın çocuğa aktarımı sadece semptom düzeyinde gerçekleşmeyebilir. Aynı zamanda depresyonun gelişimine temel oluşturabilecek kişilik, mizaç, bilişsel değerlendirmeler, olumsuz duygu durumuna yatkınlık, olumsuz olana odaklanmaya yatkınlık gibi özelliklerin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Goodman ve Gotlib6 modelinde anne depresyonuna odaklanılsa da alkolizmden, bipolar bozukluğa, davranım bozukluğundan şizofreniye kadar pek çok psikolojik bozukluğun aktarımından da bu açıklayıcı mekanizmadan söz etmek mümkündür.72-74
Modelde duygu düzenlemeyi olumsuz etkileyebilecek bozuk nöro-düzenleyici mekanizma ise genetik faktörler aracılığı ile depresyonun ortaya çıkabileceğini vurgular. Aynı zamanda çocuğun anne karnındaki gelişiminin ve hatta annenin önceki dönemlerdeki yaşam stilinin, çocukta nöro-endokrinolojik değişimlere neden olabileceğini vurgular.6 Buna paralel olarak hamilelik döneminde annenin psikolojik sorunlarının çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi araştırmalarda gösterilmiştir.75 Örneğin Lahti ve ark’nın76 takip ölçümlü çalışmasında hamilelikteki depresif semptomlar çocukluk döneminde görülen içselleştirme sorunlarını yordamaktadır.
Son olarak, depresif anneler çocuklarını daha yoğun şekilde olumsuz biliş, davranış ve duygu durumla yüz yüze bırakabilir ve çocuklarının sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilir.6 Ayrıca, erken çocukluk döneminde annenin farklı psikolojik semptomlarının bilişsel ve davranışsal sistemlerin aracılığı ile çocuğun içselleştirme ve dışsallaştırma davranışlarını şekillendirebileceği ülkemizde de gösterilmiştir.66 Bu kapsamda, annenin hamilelikte veya doğum sonrası yaşadığı semptomların çocuğuna karşı duyarlılığını etkileyeceğini ve bağlanma ilişkisini zedeleyebileceğini öngörmek mümkündür.
Anne Duyarlılığı
Annenin duyarlılığı, çocuğun farklı ihtiyaçları hakkındaki ipuçlarını doğru anlama ve yanıt verme yeteneğini kapsamaktadır.12 Farklı meta-analizlerde, anne duyarlılığının, çocuğun bağlanma güvenliği üzerinde güçlü bir etkiye sahip birincil yordayıcısı olduğu tespit edilmiştir.77,78 Yalnızca Batı kültüründe değil, diğer kültürlerde de anne duyarlılığının çocuğun bağlanma güvenliği için en önemli faktör olduğu görülmektedir.39,79-81 Annenin duyarlı davranışları, çocuğun kendi davranışı ile anneden gelen tutarlı tepkinin art arda geldiğini algılamasına ve benlik farkındalığının oluşmasına katkı sağlamaktadır.39,82
Çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı tepkiler vermiş annenin bakımı sayesinde, çocuk dışarıdan olumlu tepki almak için ne yapması gerektiğini anlayabilmektedir. Ancak annenin psikolojik sorunları yüzünden bu duyarlılığı beklenen şekilde ve sıklıkta sağlayamaması, çocuğun duygusal pusulasını kaybetmesi anlamına gelmektedir. Çocuk bu farkındalığı geliştirmesi halinde, ilerleyen yaşlarda güvenli ilişkiler kurabilecek39,82 ve psikolojik sorunlara karşı daha yılmaz (resilient) olabilecektir.83,84 Bu yüzden erken dönemde anne duyarlılığının etkin şekilde ölçülmesi önemlidir. Annenin duyarlılığı genellikle gözleme dayalı olarak Ainsworth Anne Duyarlık Ölçeği (ADÖ)85, Anne Davranışları Sınıflandırma Seti (ADSS)86 ve Duygusal Erişilebilirlik Ölçekleri (DEÖ)87 ile değerlendirilmektedir.
İlk olarak Ainsworth, anne duyarlılığını ölçmek amacıyla Ainsworth ADÖ’yü laboratuvar gözlemlerinde kullanmıştır.85 Bu ölçekte annenin duyarlılığı, bebeğin ihtiyaçlarına yönelik annenin farkındalığı, bu ihtiyaçların doğru bir şekilde anlaşılması ve zamanında cevap verilmesi gibi başlıklar altında 9 aralıkta (9= Yüksek duyarlı, 1= Çok duyarsız) değerlendirilmektedir. İkinci olarak, Pederson ve Moran86, anne duyarlılığının farklı göstergelerini (örn. çocukla etkinlik hızını eşgüdüm içerisinde götürebilmek) tespit etmek amacıyla ADÖ’yü genişleterek Anne Davranışları Sınıflandırma Setini geliştirmişlerdir.
ADSS, annenin bakım verme davranışlarını içeren 90 maddeden oluşur ve her madde annenin duyarlılığını temsil eden davranışına göre eğitimli gözlemciler tarafından kodlanarak 1’den 9’a kadar kümelere ayrılır (örn. 1 ile 3 arası annenin duyarlılığını en az temsil eden davranış, 7 ile 9 arası en çok temsil eden davranış olarak). Bu sınıflandırma metodolojisinin geçerliliği, Türkiye dahil39, birçok kültürde yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur. 88,89 Ek olarak, çocuğun bağlanma güvenliği ile anne duyarlılığının pozitif ilişkili olduğu gösterilmiştir.39,88 Son olarak, DEÖ hem anne hem de çocuk davranışlarını anne-çocuk ilişkisi içinde gözleme dayanarak ve genelde oyun sırasında değerlendirmektedir.87,90 DEÖ, duyarlılığı şekillendiren farklı yetişkin davranışlarını dikkate alması, puanlaması ve daha detaylı bilgi vermesi açısından, diğer ölçüm yöntemlerinden olumlu anlamda ayrışmaktadır. Ayrıca geniş yaş aralığı (0-5 yaş) sayesinde anne-çocuk ilişkisinde farklı yaş gruplarında gözlem yapabilmeyi sağlamaktadır.87
Annenin Duygusal Erişilebilirliği
"Duygusal erişilebilirlik" kavramı, annenin duyarlı davranışlarını ve çocuğun keşfine desteğini kapsamak üzere Mahlerve ark.91 tarafından kuramsallaştırılmıştır. Duygusal olarak erişilebilir olan bir anne, çocuğunun oyun esnasındaki keşiflerine izin verir ve çocuğun özerkliğine alan bırakır.91 İlerleyen yıllarda, Biringen ve Robinson92, bağlanma teorisine12 dayanan duygusal erişilebilirlik kavramındaki duyarlılığı, ebeveyn ve çocuk arasındaki karşılıklı bir duygusal etkileşim içinde gelişebileceğini vurgulayarak katkıda bulunmuşlardır. Bu doğrultuda Biringen90, ebeveynin dört davranış boyutunu (duyarlılık, yapılandırma, müdahaleci olmama ve düşmanca davranmama) ve çocuğun iki davranış boyutunu (cevap verme ve ilişkilenme) içeren bir kodlama şeması olan DEÖ’yü geliştirmiştir. Bu kodlama şemasında, bağımsız gözlemciler annenin en uygun davranışlarını farklı boyutlar kapsamında yüksekten alçağa doğru (7 ile 1 arasında) puanlanmaktadır.
DEÖ'nün son versiyonunda87, ilk yetişkin boyutu olan ebeveynin duyarlılığı, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını okuyabilme ve sıcak, samimi ve pozitif bir şekilde cevap verebilme becerisi olarak tanımlanır. Aynı zamanda ihtiyaçları doğru bir şekilde anlamak ve zamanında cevap vermek gibi sözlü ve sözlü olmayan ifadeleri kullanımlarını da dikkate alır. Araştırmalar çocuğun ihtiyaçlarına karşı annenin duyarlı davranışlarının çocuğun bağlanma güvenliği üzerinde en etkili faktör olduğunu göstermiştir.39,79,80 DEÖ’deki ebeveyn duyarlılığı ile çocuğun güvenli bağlanması arasında pozitif ilişki de araştırmalarda ortaya konulmuştur.93,94 Benzer şekilde, Türkiye’de düşük SED’den alınmış örneklemlerde erken çocukluk dönemini inceleyen bir tez çalışmasında, DEÖ ile annenin duyarlılığı değerlendirilmiş ve çocuğun bağlanma güvenliği ile pozitif ilişki saptanmıştır.95
Ölçeğin ikinci boyutu olan ebeveynin etkileşim sırasında uyguladığı yapılandırma boyutu, çocuğu bilişsel olarak üst seviyeye çıkarmak için uygun öneriler ve seçenekler sunma, sınır koyma, kılavuz olma ve olumlu bir ortam yaratarak duygusal olarak destek olma gibi davranışları içermektedir. Bu yapılandırma davranışları çocuğun bilişsel farkındalığını ve düzenleme becerilerini olumlu olarak etkilemektedir.96,97 DEÖ ile anne yapılandırma davranışlarının incelendiği çalışmalarda çocuğun bağlanma güvenliği ile pozitif ilişki tespit edilmiştir.93,98 Türkiye’de ise, DEÖ kullanılarak annenin yapılandırma davranışlarının değerlendirildiği bir çalışmada yapılandırma davranışlarının çocuğun bağlanma güvenliği ile pozitif bir ilişki gösterdiği görülmüştür.95
Üçüncü boyut ise ebeveynin müdahaleci olup olmamasına odaklanmaktadır. Ebeveynin çocuğun özerkliğini desteklemesi ve bağımsızlığını ihlal etmemesi (örn. etkileşime katılırken belli bir süre beklemesi ve çocuğun yönlendirmesini takip etmesi) gibi davranışları değerlendirilmektedir. Müdahaleci davranışlar, çocuğun ihtiyaçlarını ve sinyallerini okumakta güçlüğü yansıtmakta ve annenin duyarlı davranışları ile negatif ilişki göstermektedir.99 Annelerin yapılandırma ve müdahaleci olmama davranışlarının değerlendirildiği boylamsal bir çalışmada, çocuk 3 yaşındayken ölçülen annenin müdahaleci davranışlarının, okul çağına gelen çocuklardaki içselleştirme ve dışsallaştırma problemlerini ve düşük sosyal yetkinliği yordadığı saptanmıştır.100 Çocuğu ile etkileşiminde annenin müdahaleci davranışları, çocuğun bağlanma güvenliği ile negatif ilişkilidir.93,94 Bunun başlıca nedeni, annenin çocuğun özerkliğine müdahale ederken onun oyun içindeki keşif alanını kısıtlaması ve kontrol edici davranmasıdır. Bu çocuğun bağlanma güvenliğini olumsuz etkilemektedir.
Ölçekteki son yetişkin boyutu ise, ebeveynin düşmanca tavrına, ifade ve tutumuna odaklanır. Bu boyutta çocuğa karşı saygısız, sabırsız ve açık ya da üstü kapalı saldırgan davranışları (örn. olumsuz/argo kelimler kullanmak ve stresli zamanlarda duygularını düzenleyememek) saptamak hedeflenmektedir. Annenin düşmanca davranması, çocuğun duygusal ve bilişsel gelişimini büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir.101,102 Okul öncesi dönemde düşmanca davranan annelerin çocuklarının, bilişsel performanslarının düşmanca davranmayan annelerin çocuklarına kıyasla, daha düşük puan aldıkları görülmüştür. Ayrıca bu çocuklar, kendi ilişkilerinde de daha agresif davranmaktadırlar.101 Kötü ve düşmanca ebeveynlik davranışları hem Batı103 hem de Doğu104 kültürlerinde, çocuğun duygu düzenleme becerilerindeki problemleri yordamaktadır. Çocuğunu beslerken ve oyun oynarken düşmanca ve hakaret içeren ifadeler tüm sosyoekonomik gruplardaki çocukların güvenli bağlanması ile negatif ilişkilidir.105,106 Annenin düşmanca davranışlarının DEÖ ile değerlendirildiği çalışmalarda ise yine benzer olarak negatif ilişki görülmektedir.93,94,98 Annenin bu ebeveynlik davranışlarının çocuğun bağlanma güvenliği kadar başka alanlarda da etkili olduğu tespit edilmiştir.
Erken Çocuklukta Annenin Duygusal Erişilebilirliğinin Etkisi
Annenin erişilebilir oluşu ve duyarlı bakım davranışları sunması, bebeklerin sosyal (diğerleriyle iş birliği, iletişim kurabilme) ve bilişsel becerilerine (dikkatini kontrol edebilme becerileri)107, öğrenme ve dil gelişimine (alıcı ve ifade edici dil) katkı sağlamaktadır.108 Anne duyarlılığı ve bebeklerde güvenlik duygusunun oluşması, bebeğe duygularını etkili bir şekilde düzenleme becerisini kazandırır.109,110 Diğer bir deyişle, anne çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı ve sıcak cevap verirken sıkıntılı anlarda kendisini ve duygusunu düzenleme yetisini destekler.82 Bu durum, çocukların yaşayacakları psikolojik sorunlar karşısında duygularını düzenleyebilme yetkinliğine, olumlu bağlanma ilişkisi geliştirerek bu ilişki referansıyla sosyal desteğe ulaşmasına yardımcı olabilir. Örneğin; 0-3 yaş aralığında anne duyarlılığının, çocuğun duygu düzenleme becerileri (örn. hayal kırıklığı gibi zor duygularla baş etmeleri gereken durumlarda duygularını düzenleyebilme) ve duygusal yeterliliği için olumlu rol oynadığı saptanmıştır.111-113 Diğer yandan, erken çocukluk döneminde annenin duyarlı davranışlarının çocuğun dışsallaştırma davranış problemleri ile negatif ilişkili olduğu gösterilmiştir.114
Anne duyarlılığı ile bağlanma güvenliği desteklenmiş çocuklar daha yılmaz hale gelebilmektedirler.83,84 Nitekim yapılan araştırmalar sayesinde, anne duyarlılığının çocuğun yaşayabileceği davranışsal ve psikolojik sorunlar karşısında koruyucu bir rol oynayabileceğine işaret etmektedir.115 Bu kapsamda, anne duyarlılığı ve çocuğun bağlanma güvenliğine odaklanan müdahale programları bulunmaktadır.
Bağlanma Odaklı Müdahale Programları
Alanyazında bağlanmanın çocuğun psikolojik sağlığına olası katkısı dikkate alındığında anne duyarlılığının koruyucu rolüne işaret eden araştırmalar, bağlanma odaklı müdahale programlarının gelişmesini sağlamıştır. Bu programlardan ikisi ülkemize kazandırılmıştır. İlk olarak, “Video Geri-bildirimli Olumlu Ebeveynlik ve Duyarlı Disiplini Destekleme Programı”, annenin duyarlı davranışlarını desteklerken müdahaleciliğini engellemeyi ve disiplin yöntemlerini artırmayı amaçlamaktadır.116 Programda, anne ve çocuk etkileşimleri videoya kaydedilerek anneye geribildirimler verilmektedir. Video Geri-bildirimli Olumlu Ebeveynlik ve Duyarlı Disiplini Destekleme Programı, dışsallaştırma davranış problemleri (örn. sosyal kurallara ve beklentilere karşı saldırgan ve zararlı davranışları) olan çocukların annelerine uygulanmıştır ve annelerin duyarlı davranışlarını ve olumlu disiplin yöntemlerini kullanmalarını artırdığı görülmüştür.117 Program Türkiye’de düşük SED’den seçilen örneklemlerde ve 9-33 aylık çocukların annelerine uygulanmış ve geribildirim sonucunda annelerin hem gözlem ile ölçülen duyarlı davranışlarında hem de rapor ettikleri duyarlı tutumlarda anlamlı artış gözlenmiştir.118,119
İkinci program olan “Güvenli Çember Ebeveynlik Programı” ise, annenin çocukla kurduğu etkileşiminde duygularını düzenleyebilmesine, çocuğunun ihtiyaçlarına karşı duyarlı davranabilme becerilerine ve çocuğun bağlanma güvenliğini artırmaya odaklanmaktadır.120 Bu programın, iki yaşında çocuk sahibi anneler ile yapılan bir araştırmada, annelerde çocuk bakımındaki çaresizliği ve olumsuz duyguları azalttığı saptanmıştır.121 Diğer bir araştırmada ise programın, 6 ve 12 yaş aralığındaki ebeveynlerde ebeveyn stresini azaltmada etkili olduğu ve çocukların duygusal ve davranışsal zorlanmalarını azaltabildiği vurgulanmıştır.122 Türkiye’de düşük SED grubunda annelere uygulanan bu programın, yapılan ev gözlemlerinde çocuğun bağlanma güvenliğini, annenin ebeveynlik davranışlarına dair bildirimlerini ve annenin depresif semptomlarını olumlu şekilde etkilediği tespit edilmiştir.123,124 Bu müdahale programlarındaki olumlu sonuçlar, anne duyarlılığının değişebileceğine ve risk grubunda yer alan annelere yönelik destek programlarının katkı sağlayabileceğine işaret etmektedir.
Sonuç
Bu derlemede, erken çocukluk dönemindeki bağlanmanın ve psikopatolojinin nesiller arasında aktarım düzenekleri incelenmiştir. Bu çerçevede, Van IJzendoorn ve Bakermans-Kranenburg modeli ve Goodman ve Gotlib modeli araştırma bulguları ışığında değerlendirilmiştir. Hem bağlanmanın hem psikopatolojinin nesiller arası aktarımında anne duyarlılığının önemi irdelenmiştir. Ayrıca anne duyarlılığının ölçüm yöntemleri özetlenmiş ve anne duygusal erişilebilirlik ölçeğindeki ebeveyn davranış tipleri, alan yazındaki bulgularla ele alınmıştır. Diğer yandan, anne duyarlılığının etkisine ve bağlanma güvenliğine yönelik Türkiye’de de uygulanmış bağlanma temelli müdahale programları paylaşılmıştır. Sonuç olarak, bu derlemenin Türkiye’de bağlanma ve psikopatoloji ekseninde araştırmalar yürütenler ve önleyici müdahale programları tasarlayacaklar için yararlı bir kaynak oluşturacağı umulmaktadır.